Bir sabah uyandığında, o tanıdık koku artık etrafa yayılmaz. Gözlerindeki parıltı solduğunda, kalbindeki taze sıcaklık biraz daha uzaklaşır. Hayat, seni kendi gölgende unutur, sana ait olmayan bir rolde sürükler. İçindeki çocuk, kaybolmuş biri gibi fırtınalı sularda çaresizce dalgalanır. Günler, senin varlığını yutmak için aceleciyken, sen kendini yavaş yavaş kaybedersin. Sınırların, adeta kumdan bir kale gibi parçalanıp savrulur rüzgara karşı. Dışarıdan gelen her talep, her istek, seni daha da derinlere gömer. Günler, seni bir heykel gibi şekilden şekle sokar. Ama sen, artık o yontulan taşlar arasında kaybolmayı reddedersin.

Kendini korumaya alırken, etrafındakilerin bakışları değişir. Neşeli gülüşler yerini anlam veremedikleri bakışlara bırakır.

Her yönüyle sahip olduğumu sandığım bir dünyada yaşadığımı sanırdım. İnsanlar arasında sınırlar, belirsizliklerin kenarında bir bulanıklıkla çiziliyken hem de. Kimsenin kimseye tahammül edemediği, duvarlarla örülü bir dünya. Ne var ki, zamanla bir şeyler değişmeye başladı.

Bir gün, içimde bir yerde epey derinlerde bir çığlık yükseldi. Belki de o an, içimdeki sessiz çığlık duyulmam gerektiğini anlattı. Kendime öncelik vermeye başladığımda, o sessizliği işittim. O andan itibaren, sınırlarımı korumaya başladım. Bu, başkalarının huzurunu kaçırma pahasına kendi huzurumu bulma çabasıydı.

Zaman, her şeyi değiştirir. Geçmişin masumiyeti, günümüzün gerçekleriyle buluştuğunda, içinde dev bir çalkantı başlar. İnsanlar, senin değişiminin farkına varır ama anlam veremezler. Onlar için, sen hala aynı kişisin, ama sen artık farklısın.

İlk başta, etrafımdaki insanlar şaşkınlıkla baktılar bana. Gözlerindeki şaşkınlık, anlamlandıramadıkları bir değişiklikle doluydu. Onlar için, ben eskisi gibi değildim. Artık, kendi sınırlarımdaydım ve bu, onların bildikleri düzenden farklıydı.

Yavaş yavaş, sözlerinde bir değişim başladı. "Artık eskisi gibi değilsin" dediler. Bu sözler, bir zamanlar seninle gülüp, seninle ağlayanların ağzından çıktı. Ama artık, o gülüşlerin içinde bir yabancılık var.

Belki de onlar, seni sınırlarınla tanıyamadılar. Belki de senin değişimin, onların dünyasında bir deprem gibi hissedildi. Ama sen, artık onların dünyasında değildin. Sen, kendi yolunu alıyordun. Kendine öncelik tanıdığın an, kırık dökük duvarların arasından yükselen bir şato gibi yükseldin. Her tuğlası, senin kendi iradenle yerleştirdiğin kararların izlerini taşır üstünde. Artık dışarıdan gelen her dalga, karaya vurmak yerine, sınırlarında kırılır.

Kendi yolunda yürüdüğünde, etrafındaki insanların sözlerine kulak vermeden ilerlersin. Onların anlam veremediği değişim, senin için bir kalkandır artık. İçindeki güç, seni her türlü engelden geçirir.

Kendine öncelik tanıdığın için suçlu hissedersin kimi zaman. İnsanların yargılayıcı bakışları, içindeki küçük sesleri daha da güçlendirir. Ama yine de, kendini korumaya devam edersin. Çünkü artık, senin en önemli kişi olduğunu öğrendin.

Eskiden, sınırlarını belirlemezdin. Herkesin isteklerine, taleplerine boyun eğer, kendi isteklerini arka plana atardın. Ama artık değil. Kendine öncelik tanırsın. Sınırlarını korumaya başladığında, etrafındakiler şaşırır. Onlar için, senin bu yeni halin yabancıdır.

Bir zamanlar, herkesin sevgisini kazanmak için çırpınırdın, herkesi memnun etmeye çalışırdın. Şimdi ise sadece kendine sadık kalırsın, kendi derinliklerinde keşfedeceğin hazineye inanırsın. Ve belki de en önemlisi, artık başkalarının seni tanımlamasına izin vermezsin. Sen, kendi tanımını kendin yazar, kendi yolunu kendin çizersin. Belki de bu yüzden etrafındakiler sık sık "artık eskisi gibi değilsin" derler. Çünkü sen, artık onların istedikleri gibi değilsin.

Sınırlarını korumak, zaman zaman yalnızlıkla gelir. İnsanlar seninle aynı frekansta olamazlar, seninle aynı dili konuşamazlar bazen. Bazı anlar olur ki kendini terkedilmiş hissedersin. Zamanla, bu yalnızlık hissi bir dost gibi seninle oturur, dertleşir ve seni sınırlarının ötesine taşıyacak olan olur.

En zor olanı da budur; sevdiklerinle arana mesafe koymak. Onların beklentileriyle, senin gerçek arzuların arasında bir denge kurman gerekir. Ama bunu başardığında, içinde bir huzur bulursun. Artık, senin sınırlarını kimse aşamaz.

Belki de zamanla, etrafındakiler senin değişimini kabul ederler. Belki de onlar da senin sınırlarını korumaya başlarlar. Ama önemli olan, senin kendi gerçeğine sadık kalman ve kendi mutluluğunu bulman. Sonuçta, senin hayatın senin eserin. Sınırlarını çizdikçe, özgürlüğünü genişletirsin. Sınırlar özgürlüğün kıyısında bekler. Çünkü bazen kısıtlamak, gerçek özgürlüğü vadeder.

Dünyanın seni sınırlarınla tanıyamayacağına dair inancını sarsmayan her fırtına, daha da güçlendirir.

‘’Artık eskisi gibi değilsin’’ derler, çünkü gerçekten de öyle değilsin.