Gizem dolu tarih sayfalarının arasında kaybolmuş, zamanın unutuşuna terk edilmiş bir hikaye... Antalya'nın masalsı coğrafyasında, Konyaaltı'nın sakin sularına doğru uzanan bir serüvenin başlangıcı: Onobara Antik Kenti.
Bir zamanlar, gökyüzüyle toprağın kucaklaştığı bu topraklarda, 1892 yılında Rudolf Heberdey ve Ernst Kalinka'nın gözleri, geçmişin perdesini aralamak için ilk adımı attı. Halk arasında Asarlık Tepesi olarak bilinen bu gizemli yer, Çakırlar mahallesinin huzur dolu kucağında, tarih kokan rüzgarların esintisiyle uyanıyor.
KÖKENİN YANKISI
Onobara, adını Luwi dilinde ‘Anavvaura" yani ‘Büyük Yamaç’tan alıyor. Bu isim, coğrafyayı ve kente ait köklü mirası ifade ediyor. Likya uygarlığının esintileri, bu topraklarda yeniden can buluyor, geçmişin sırları gün yüzüne çıkıyor.
Akdeniz'in kalbinde, Likya'nın gizemli tarihine dair bir zaman kapsülü Onobara Antik Kenti. Likya'nın mistik atmosferi, bu antik kentte canlanıyor. Kaya mezarlarının ve figürlerin arasında dolaşırken zamanın dokusuna dokunuyorsunuz. Burası, geçmişin yaşayan bir hafıza mezarı, ziyaretçilerine tarihle dans etme fırsatı sunuyor.
TARİHLE BULUŞMA: KONYAALTI'NIN KALBİNDE
Onobara'nın kapıları, ziyaretçileri için her zaman açık. Antik kente giriş ücretsiz, çünkü burası bir mirasın ortak hikayesi. Herkes, bu tarihi yolculuğa katılabilir, geçmişin büyüsüne kapılabilir.
Onobara, Antalya'nın kalbinde, Konyaaltı'nın gizemli sokaklarında yükseliyor. Liman bölgesine yakın bir konumda bu antik kente adımınızı atmak için Konyaaltı merkezinden sadece birkaç adım uzaktasınız. Çakırlar Mahallesi'nde bulunan Onobara, Trebenna Antik Kenti'nin koruyucu ruhunu da barındırıyor.
ROMA VE BİZANSIN İZLERİ
Burada, zamanın hikayesi taşların arasında saklı. Roma ve Bizans dönemlerine ait izler, her bir duvarın, her bir taşın altında gizlenmiş. Yapı malzemeleri Roma'nın ihtişamını yansıtırken yapılar Bizans'ın son nefesini taşıyor. Devşirme malzemelerle inşa edilmiş üç odalı Bizans yapıları, ziyaretçileri geçmişin derinliklerine çekiyor. Güneyinde yer alan küçük bir kilise ise Bizans döneminin en kıymetli mirasları arasında yer alıyor, adeta zamanın durduğu bir anıt gibi.
