Haberi alır almaz soluğu Antalya Müzesi’nde aldım. Heyecanımın yanında bir burukluk da yaşıyordum. Sonuç da bizim olan, bizden koparılan eserler bin bir mücadeleyle ülkeye dönmeyi başarmıştı.
Eserlerden bahsetmeden önce Antalya Müzesi’nin kuruluşundan ve müzeden bahsetmek istiyorum.
Edindiğim bilgilere göre, 1. Dünya savaşından sonra Antalya İtalyanlar tarafından işgal edildi. Bu süreçte İtalyanlar buldukları tarihi eserleri Kaleiçi’nde bir yerde toplamaya başlamışlar. Bunu fark eden Öğretmen Süleyman Fikri Erten’de yine Kaleiçi’nde bir camide İtalyanlardan gizlice kurtarabildikleri tarihi eserleri toplamaya başlamış. Sonrasında İtalyanlar çekilirken topladıkları eserleri de yanlarında götürmüşler. Bazı insanlar gerçekten tarihe yön verebiliyor. Bana göre Fikri Erten gerçek bir vatansever, İtalyanlardan sakladığı eserlerle 1922 yılında Antalya Müzesi’ni kuruyor. Önce Alaaddin Camii’nde, sonra Yivli Minare Külliyesi’nde faaliyet gösteren müze, 1972 yılında bugünkü binasına taşınıyor.
Müze, o zamanlardan beri çeşitli restorasyonlar ve genişletmeler geçirmiştir. Bugün, Antalya Müzesi, 30.000 metrekarelik bir alanda, 13 salon ve açık hava sergileri ile dünyadaki birçok müzeye kafa tutabilecek zenginliktedir. Tabi ABD’den gelen kargoyla da daha bir zenginleşti.
Peki ABD’den gelen kargodan neler çıktı?
M.Ö. 6 bine ait Konya Çatalhöyük kökenli ana tanrıça heykelciği, yine M.Ö. 6 bine ait Burdur Hacılar kökenli bir ana tanrıça heykelciği, M.Ö. 5 bine ait bütün halde korunmuş Kiliya tipi bir idol, M.Ö. 2 bine ait Doğu Anadolu yayla kültürüne ait bir vazo, M.Ö. 3 bin sonu ve 2 bin başına tarihlenen bir boğa arabası modeli, M.Ö. 6. yüzyıla ait olan Muğla Hydia Antik Kenti kökenli vazo, M.S. 1-3. yüzyıllara ait olduğu değerlendirilen Roma Dönemi askeri diploma, İmparator Septimius Severus’un tasvir edildiği M.S. 2-3. yüzyıllara ait gerçek boyutlu ve Boubon Antik Kenti kökenli bronz heykel ve yine Boubon Antik kenti kökenli bronz bir heykel kolu, M.S. 3. yüzyıla tarihlenen ve bir rahibe ait olduğu düşünülen bronz büst, M.S. 3. yüzyıla tarihlenen Perge tiyatrosundan kaçırıldığı tespit edilen 2 heykel başı.
Eserlerin bir kısmı müzenin lahitler salonunun yanında, bir kısmı da üst katta yanlarında açıklayıcı metinleriyle sergilenmekte.
Bu eserler arasında ben en çok bronz rahip büstü ve yine bronz Septimius Severus’un heykelini beğendim, hatta şaşırdım çünkü bronz eserler genelde bulundukları dönemlerde eritildikleri için pek günümüze kadar ulaşmıyor.
Çok merak ettiyseniz; Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü; officialturkishmuseums Instagram hesabından bütün süreci anlatan kısa bir videoyu İngilizce bir metinle paylaştı. Verdiğim adresten de bu hikayeye ortak olabilirsiniz. Ama tavsiyem en kısa zamanda Antalya Müzesi’ne giderek eserleri yerinde ziyaret etmeniz.
Antalya Müzesi’nin kuruluş hikayesinden yola çıkarak, öncelikle bizim olana sahip çıkmalı, zamanında bu topraklardan koparılmış; dünyanın bir çok yerine dağılmış vaziyetteki eserleri geri almak için mücadeleye devam etmeliyiz. Bu süreçte emeği geçen herkese de sonsuz teşekkürler…