Geçen hafta Antalya'nın 5 merkez ilçesinde yaşanan su baskını, yüzlerce evin ve binlerce insanın mağdur olmasına neden oldu. Bu sel felaketi sonucunda hayvanlar, seralar, evler, ağaçlar, yollar, araçlar ve dükkanlar büyük zarar gördü. Ancak bu olayın ulusal basında yeterince yer bulmaması, bazıları için haber değeri taşımadığı izlenimini uyandırıyor.
Kapısını çalsanız, insanların gözlerinin içine baksanız, evlerinin içine girseniz, yaşadıkları korkuyu ve maddi kaybı belki anlayabilirsiniz. Üstelik Antalya olarak can kaybımız da var.
Hiç o bölgedeki sokak hayvanlarıyla karşılaştınız mı? Hala titriyorlar, üşüyorlar, hepsi kirli ve korkmuş… Eğer yakın zamanda hayvan sahiplenme kararı aldıysanız önce o bölgelere uğramanızı tavsiye ederim.
İnsanların yıllardır biriktirdikleri, ellerindeki avuçlarındaki, bir gecede selle/su baskınıyla beraber yok oldu. Anıları, yuvaları, kıyafetleri, yiyecekleri, huzurları, düzenleri... Her şey bir gecede bozuldu.
Selden canlarını son anda kurtaranlar var. Saniyelerle şu anda hayatta olan insanların tek tesellisi bu zaten, maddi kayıplarının acısını biraz hafifleten tek neden bu. Sanırım bir de en başından beri, ilk saatlerden itibaren yanlarında olan belediye çalışanları. Gece gündüz, hafta içi hafta sonu demeden, canını dişini takarak bütün özverisiyle Antalya halkının bu zor zamanında yanlarında olan fedakâr insanlar… Elbette bütün kurumlar seferber oldu, hepsi sahaya indi, müthiş bir dayanışma sergilendi. Ama Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin turuncu kıyafetli kahramanlarına kesinlikle ayrı bir not düşülmesi gerekiyordu.
İklim krizi, yanlış kentleşmenin yanı sıra bu ülkenin temel meseleleri yokluktur, yoksulluktur, işsizliktir, kış aylarında gelen yüklü elektrik faturalarıdır, pahalılıktır, adaletsizliktir, liyakatsizliktir… Karşıdakini dinlemeden, anlamadan, sadece kendi sözüne odaklanmaktır. Empati kuramamak, halden anlamamaktır. Ben de kaç gündür sel bölgesinde sahadaydım. İnsanların hali içler acısı. Bir sonraki yağmura kadar sıkıntıları gidermek, sorun çözmek mi oluyor gerçekten? Ya da kaç şiddetinde bir depreme kadar hepimiz güvendeyiz? Neden ülkemizde insanların hayatı bu kadar değersiz, neden sonrasında lanet okuyup ahlamaktansa afetlere karşı proaktif davranılmıyor?
Bu sel felaketi, iklim değişikliğinin getirdiği tehlikelerin bir göstergesi olarak da düşünülebilir. İklim değişikliği, daha sık ve şiddetli yağışlar gibi aşırı hava olaylarına yol açarak doğal afet riskini artırabilir. Bu nedenle iklim değişikliği ile mücadele etmek ve afetlere karşı daha hazırlıklı olmak için çok ciddi adımları bir an önce atmamız gerekiyor. İklim değişikliği nedeniyle altyapı çalışmaları ve atılacak adımların buna uygun olarak yapılmasının yanında betonlaşmanın önüne de acilen geçilmesi gerekiyor.
O günlerin geldiğini görür müyüz dersiniz?