Antalya’nın geçmişi, siyasetin geleceği

Büyükşehir adaylarının gündemi bir süredir ulaşım. Ana sorun da trafik. Gerek Muhittin Böcek, gerekse de Hakan Tütüncü kentteki trafik kilidini çözmek için vaatlerde bulunuyor. Sandığın kilidini de büyük ihtimalle bu vaatler açacak. Hangi vaatlerin daha akılcı ve inandırıcı bulunduğunu 31 Mart’ta birlikte göreceğiz. Tabii bu Antalya merkezde yaşayan seçmen için öncelikle geçerli. İlçelerin gündemi ise değişken… Oralarda çok başka dinamikler ve sıkıntılar devreye giriyor. Vaatler üzerinden seçim süreci okumasını bolca yapacağız. Zaten elimizde bundan başka malzeme de pek yok. Sandık sonuçlarını sahadan gözlemlerimizle kestirmeye çalışıyoruz. Saha gözlemleri de sonuçta bu vaatlerin bir yansıması. Vaatlerin seçmene nasıl ulaştığı, nasıl geçtiği, nasıl karşılık bulduğu sonucu da belirleyecek.

Turizmin gölgesinde arkeoloji

Bu vaat rüzgarı içinde gözden kaçan, kaybolan önemli bir alan var aslında: Kültürel miras… Yani antik kentler, arkeolojik alanlar, tarihi mekanlar, yüzlerce yıllık yerleşimler, evler, tahıl ambarları… Bu coğrafyanın, Antalya’nın binlerce yıllık geçmişi… Dünümüz… Yerel seçimlerin vaatler silsilesi geleceğe ilişkin önümüze bir harita koyuyor. Peki bu haritada geçmişimiz ne kadar duruyor, ne kadar görünür? Turizm kenti Antalya’da tarihi ve arkeolojik mirası turizme eklemlemek, bölgeye gelen turiste bir hafıza da sunmak gibi çabalar var. Bu çabalar son birkaç yıldır Bakanlık eliyle yürütülüyor. Beş yıldızlı otellerin, tatil köylerinin arka bahçesi olabilecek nitelikteki antik kentlere ciddi kazı bütçeleri aktarılıyor bir süredir. Bu yıl planlanan kazı sayısı daha da arttı. Bazı kazılar 12 aylık hale gelirken, yeni kazılar da programa alındı. Bunlardan birisi de şimdiye kadar hiç kazma vurulmamış olan Termessos.

Kültürel mirası hatırlayanlar

Peki, yerel yönetimler bunun neresinde? Karain Mağarası’nda yürütülen kazılarla geçmişi 400 bin yıldan daha eskiye giden Antalya’da belediyeler ne yapıyor? Başkan adayları bu zengin mirasın ne kadar farkında ve ne vaat ediyor? ‘Kültürel miras’ vurgusu, Konyaaltı belediye başkan adayı Cem Kotan’ın proje tanıtım toplantısında yer alıyordu mesela. Bu vurgunun içi zamanla dolacaktır. Konyaaltı’ndaki kültürel ve tarihsel birikimin atlanmamış olması bile bir kazanım. Döşemealtı adayı Menderes Dal’ın ilçedeki tarihi mirası, kültür katmanlarını korumak, tanıtmak, değerlendirmek için projeler ürettiğini de biliyorum. Karain Mağarası’ndan Ariassos’a, Kırkgöz Han’dan Evdir Han’a, Döşeme Derbendi’ndeki antik yoldan Yukarıkaraman’daki Eudokias antik kentine uzanan çok zengin bir geçmişi var Döşemealtı’nın. Bu geçmiş mahir bir el, aydın bir kafa, yetenekli bir isim, bölgenin sevdalısı bir başkan bekliyor.

Bu festival Antalya’ya pek yakışır

Muratpaşa’da başkan Ümit Uysal’ın başlattığı Kaleiçi Oldtown Festivali marka haline geldi. Kaleiçi Festivali, kültürel miras ve tarihi geçmişi özne haline getiren en önemli etkinliklerden biridir. 10 yıl içinde de giderek büyüdü, kök saldı. Uysal’ın yeni dönem projeleri içinde falezlerdeki tarihi elektrik santralinin restorasyonu da yer alıyor. Kentin geçmişine ilişkin duyarlılık demek ki devam edecek. Bütün bunları sıralarken atlamamız gereken bir kent emeği daha var. Sezar’ın hakkı Sezar’a. Antalyalıların üzerine titrediği Dokuma Park’ı bir kültür ve tarih yurduna çeviren, müzeler adası haline getirmeye çalışan Hakan Tütüncü’yü de listeye eklemeliyiz. Tütüncü’nün Varsak’taki Lyrboton Kome antik yerleşimini kent belleğine yeniden kazandırma, bir arkeopark haline getirme çabası da halen sıcaklığını koruyor. Bunların hepsi önemli adımlar. Büyük bir hınçla yağmalanan, delik deşik edilen Antalya’daki arkeolojik alanların, sitlerin, tarihi mekanların acilen korunmaya alınması, yerel yönetimlerin bu anlamda da elini taşın altına koyması, nitelikli projeler üretmesi büyük önem taşıyor. Bütün bu çabaları bir arkeoloji festivaliyle, ‘arkeofest’ ile taçlandırmak da gerekir. Sinemadan gitara, piyanodan gastronomiye bir dolu festivale ev sahipliği yapan Antalya’nın şimdiye kadar bir arkeoloji festivali düzenlememiş olması büyük ayıp. Barındırdığı antik kentler, yerleşimler, tarihi mekanlarla, sadece turizm ve tarımın değil, aynı zamanda arkeolojinin de başkenti olan Antalya’ya bir arkeofest pek yakışır.