Genel seçimlerin merkezi Ankara’ydı; yerel seçimlerin ise İstanbul olacak. Çünkü iktidar bloğu bu seçimlere 5 yıl öncenin rövanşı olarak bakıyor. İstanbul’u kaybetmenin travmasını halen atlatamadılar ve geri almak için bütün yolları deneyecekler. Sonuçta kaybedilen büyük bir ekonomi ve rant. Aslında siyaset 25 yıl öncenin dinamiklerine dönüyor gibi. O dönemde de odak İstanbul’du. AKP’nin iktidar yürüyüşü oradan başladı. İstanbul şimdi de merkezde. Bu akış CHP’yi de şekillendiriyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlık döneminde Ankara merkezli siyaset yürütüldü. Bütün yolların Ankara’ya çıktığı, iplerin tek elde toplandığı, iktidarın aynı merkezde biriktiği bir dönemin siyasetiydi bu. 5 yıl önceki yerel seçimlerde özellikle İstanbul’un kaybedilmesi bu trafiği altüst etti, dağıttı. Ekonomik erki ele geçirenin siyasi erki de talep edeceğini biz Marks’tan biliyoruz. Bunun CHP içindeki ayağı son kurultayda gerçekleşti. İstanbul ekibi, Özgür Özel’i genel başkanlık koltuğuna oturttu.

CHP’nin kurduğu yeni mevziler

Bu aksiyon orada bitmiş değil. Hem genel anlamda siyasetin, hem de CHP’nin kart dağıtıcısı artık İstanbul. Aday adaylarının Ankara’ya İstanbul üzerinden geçmeleri ya da Ankara’dan sonra İstanbul’a da bir uğramaları bunun göstergesi. Artık böyle bir trafik var. Bu yerel seçimlerde CHP’yi Özgür Özel-Ekrem İmamoğlu ikilisi şekillendiriyor. Yani aslında CHP, mevzilerini İstanbul’da kurmuş durumda. Bu da çok anlaşılır bir şey. Çünkü siyaset savaşı, sandık muharebesi ağırlıklı olarak burada yaşanacak. Tabii ki bütün belediyeler, belediye meclisleri önemli fakat İstanbul şu an alabildiğine stratejik. İstanbul’un barındırdığı rant paha biçilmez değerde. Bu rantın, siyasetin büyük bir kısmını biçimlendirdiğini, yönettiğini, yönlendirdiğini açık bir şekilde de gördük zaten. Ankara merkezli bir siyasetin içine hapsolan CHP bile İstanbul’la yakaladığı havayı, refahı kurtuluş olarak gördü.

Siyasetin odağı İstanbul’a kaydı

İktidar bloğu hem ülke ölçeğinin, hem Ankara’nın, hem de İstanbul odaklı rantın tadını, kokusunu, ruhunu, sevdiği ortamları iyi biliyor. CHP’nin ise İstanbul dışı unsurlarında bu anlamda bir kafa karışıklığı, belirsizlik var. Odağın kaydığını henüz fark etmemiş unsurlarla yeni ağırlık merkezini anında keşfeden ekipler arasında dengesiz bir yarış var. Daha doğrusu bu dengesizlik henüz algılanabilmiş değil. Fakat adaylar açıklandıktan sonra daha net olarak göreceğiz. Aslında listeler hazır, fakat iktidar bloğunun hamleleri bekleniyor. Aday isimleri Ankara’ya gidip gelmelerle pek de değişmeyecek. Gerçi CHP’de son dakika golleri ünlüdür. Aslında siyasetin genelinde vardır bu goller. “Siyasette 1 gün bile çok uzundur” sözü dillere pelesenk olmuştur fakat aslında bu birkaç makam, mevki, bölge, yer için geçerli. Geneli itibarıyla tablonun netleştiği, sadece açıklama için uygun zaman beklendiği düşünülebilir.

Antalya oradan nasıl görünüyor?

Peki bu İstanbul dinamiği Antalya’yı nasıl şekillendirir? Performans ölçümleri yapılıyor, kamuoyu yoklamaları, anketler birbirini izliyor, örgütlerden görüş alınıyor filan... Ama İstanbul-Antalya arasındaki mesafenin, Ankara-Antalya arasındaki mesafeden daha uzun ve yorucu olduğunu hatırlatalım. Antalya siyasetinin yüzü hep kuzeye, Ankara’ya dönük oldu. İstanbul’un dinamikleri burada pek bilinmez. İstanbul burayı bilir mi? Ankara medyasıyla İstanbul medyası arasındaki fark gibidir bu. Ankara içeriğe, İstanbul köpüğe, vitrine bakar. Vitrini iyi olanın, iyi şekil yapanın şansı daha fazla olabilir. CHP’nin son kurultayıyla başlayan dönemi de içerik açısından değil, vitrin noktasında sorgulamak, anlamak, anlamaya çalışmak daha doğru olacaktır. Eğer böyle bakarsak Antalya’nın nasıl şekilleneceğini de üç aşağı, beş yukarı tahmin edebiliriz