İlk olarak 1954’te gittiğimiz Dünya Kupası’na çok uzun yıllar sonra 2002 yılında yeniden dahil olmuştuk. O dönemi hatırlayanlar bilir, Şenol Güneş yönetimindeki A Milli Takımımız öyle iyi bir kadroya sahipti ki Galatasaray’ın UEFA ve Süper Kupa başarısı sonrası kolej havasındaki milli takımın bu başarısı kimseye sürpriz olmamıştı.
Dünya Kupası’na katılma başarısı gösteren milli takım, o dönem unutulmaz maçlara imza attı.
Grup aşamasındaki Brezilya, Japonya, Senegal maçları unutulmazlar arasında yer alıyor.
Ve halen bu maçlarda atılan goller jenerikleri süslemeye devam ediyor.
Çok büyük bir heyecandı.
Saat farkından dolayı maçlar sabah ve öğlene denk geliyordu ve insanlar iş yerlerine TV kurarak bu büyük heyecana ortak oluyorlardı.
Aradan geçen 24 yılda bu heyecanı çok özledik.
Milli takımımız ise çok iyi bir jenerasyon yakaladı.
Yıldızlarla dolu olan bir takımımız var.
Ancak bu yıldızlardan çok daha önemlisi iyi bir arkadaşlık bulunuyor.
Kulüp takımı havasında bir milli takım izliyoruz.
Başarının sırrı da bana göre budur.
Bu ortamı yaratan da Montella’dır.
İddia ediyorum grup aşamasında İspanya hariç başka bir takım olmuş olsaydı biz gruptan 1. olarak çıkabilirdik.
İspanya şuan dünyanın en iyi milli takımı ve Dünya Kupası’nın da favorisi.
Dünya Kupası’na sadece 2 maç uzaklıktayız.
Bu jenerasyon kesinlikle Dünya Kupası özlemine son verecektir.
Önce Romanya sonrasında ise Slovakya yada Kosova’yı da yenebilecek güçteyiz.