14 Mayıs’a kadar ülkeyi yönetmeye talip olan CHP, şu an kendi içindeki krizi yönetemiyor. Ya derin bir senaryo işliyor ya da beceriksizlik diz boyu. Derin bir senaryo işliyor olabilir mi? Memleketin senaryosu bitmez. Derin yapılar, çıkar örgütleri, uluslararası sermaye siyasetin yakasını bırakmaz, bırakamaz. Burjuva siyaseti dediğimiz bu siyaset sermayenin yön tabelası, sinyalizasyon sistemidir. O yüzden sermayeye hep yeşil yanarken emek kırmızı ışıkta bekler. Bu genel çerçeveyi anımsattıktan sonra, CHP’ye dönelim. Son günlerde yaşanan CHP-Halk TV krizi bunca problemin üstüne tüy dikmekten başka bir şey değil. Kendini ‘halk partisi’ ilan eden partiyle ‘halkın televizyonu’ iddiasındaki bir kanal kapışıyor. Fakat halkın gündemi bambaşka. Yakıcı bir gündem var ortada. Bir yandan cehennem sıcakları öte yandan da zamlar, enflasyon, gittikçe zorlaşan yaşam koşulları... Halk geçinmeye çalışıyor, CHP kurmayları ise koltuk derdinde. 14 Mayıs’a kadar birbirini pışpışlayan bu kadrolar şimdi köşelerde kılıçlarını biliyor. Yok efendim Ekrem İmamoğlu, CHP yöneticileriyle Zoom görüşmesi yapmış; vatan elden gitti. Parti Meclisi’nde tartışma çıkmış; ülke çöktü. Kırkgöz Han Serhan Asker’e açılmamış, kıyamet koptu.
Siyasetle medyanın duygusal bağı
Kaç gündür Serhan Asker aşağı, Serhan Asker yukarı. Halk TV krizi Döşemealtı’nda patlayınca, tabii Antalyalıların da ekstradan gündemi haline geliyor. CHP masalarında yorumlar, görüşler gırla gidiyor. Yıllardır suyla dolan baraj burada patladı. Bir taraf için Serhan Asker, oldu ‘Paralı Asker’. Düne kadar taptıkları, yere göğe sığdıramadıkları adamı iki dakikada biçtiler. Diğer grup ise ‘basın özgürlüğü’ ipinde yürüyüp parti yönetimine vuruyor. Bu kanadın söylediğine göre, CHP’nin yaptığının AKP’den farkı yok. AKP nasıl borazan bir medya istiyorsa CHP de aynısını istiyor. Oysaki medyanın bu halleri son derece problemli... Bu problemli hali görmeden, bunun bir problem olduğunu söylemeden, bundan uzak durmadan meseleyi konuşmamız yanlış. Şöyle bir soru bize ışık tutabilir: Parti medyası, parti gazetesi, parti televizyonu olabilir mi? Elbette olabilir. Kamuoyu onun bir parti organı olduğunu bildiği sürece herhangi bir sorun yok. Peki, bir televizyon kanalı hem bir partiyle parasal sözleşme yapıp hem de özerk, tarafsız olabilir mi? Örneğin para aldığı partiye vurabilir, parti yönetimini istediği gibi eleştirebilir mi? İşte bunu yapamaz. Çünkü bu ilişki eşyanın tabiatına aykırı bir ilişkidir. Zaten kurulmaması gereken, olmaması icap eden bir ilişkidir bu. Bir partinin kendi medyası olabilir ve bu medya partinin propagandasını yapar, sözünü söyler, amenna... Fakat hem güya partiden bağımsız, hem de ekonomik olarak partiden beslenen bir medya olmaz. Olursa da böyle olur. Parti gazetecileri o medya üzerinden kapışır, birinin ak dediğine diğeri kara der ve CHP böyle saçma sapan bir şekilde gündeme gelir.
Kabak emekçilerin başına patladı
Hele Eren Erdem’in bir açıklaması var k, evlere şenlik. Kanalla yaptıkları sözleşmeyi tek taraflı fesheden CHP’nin Genel Başkan Yardımcısı Erdem, “Halk TV'de çalışan basın emekçisi arkadaşlarımız kararımızın hedefi değildir” demiş. Hedefi değilse neyidir? Sözleşmesi yırtılan, hortumu kesilen patron bu emekçileri çalıştırmaya devam eder mi? Etmez. CHP öncelikle kimi cezalandırıyor? Patronu mu, emekçileri mi? Patron kanalı satar kurtulur; peki emekçiler? Birkaç hafta sonra kapının önüne konulmaya başlarlar. Yani kabak yine emeğin, emekçinin başında patlayacak. O zaman en başa dönerek soralım: Böyle bir protokole gerek var mıydı? 14 Mayıs’a kadar Halk TV ekranından beslenen izleyici ‘vardı’ diye yanıtlayacaktır bu soruyu. Halk TV bu protokolle birlikte, yani CHP’den gelecek paralara güvenerek kadro kurdu, ekip yaptı, birilerini işe aldı. Hem bu emekçiler işsiz kalacak, hem de CHP’nin alnında çıkmayacak bir ‘sansür’ ayıbı. Ne oldu ağalar? Siz bu haltı niye yediniz? Madem yediniz, niye emekçiye ödetiyorsunuz?
Yandaş medya kendi kirine baksın
Bu kadar laftan sonra bir iki satır da iktidar papağanlarına söyleyelim. CHP’de böyle bir malzeme bulunca ortalığı ayağa kaldıran iktidar medyası önce kendine bir baksın. Ülkemiz medyası bu haldeyse gazeteler, televizyonlar iktidara, güç odaklarına, sermayeye, partilere göbeğinden bağlı hale gelmişse bu ayıp öncelikle yandaş medyanın üzerindedir. İktidarın borazanı haline gelen bu gazetelerle, TV kanallarıyla hükümet arasında, devlet kurumları arasındaki hortumlar biliniyor. Bu medyaya sağlanan devlet olanakları, kamu kurumlarının ilanları, toplu alımlar gırla gidiyor. Aracılık yapan, iş takip eden, ihale kovalayan yandaş gazetecilerin bir kısmı ifşa oldu, açığa çıktı. Yani boğazına kadar çamura batmış kalemşorlar bu meseleden kendilerine sabun çıkartmasın. CHP ile Halk TV arasındaki protokol, iktidar yandaşı medyanın günahını bir gram hafifletmez.