Meclisin açılması ve Türk halkının egemenliğini ilan ettiği tarih olan 23 Nisan 1920’den bir yıl sonra, 23 Nisan 1921 ilk milli bayram olarak kutlanmaya başladı. 23 Nisan 1929’da ise Atatürk bugünü çocuklara armağan etti. 1929’da çocuk bayramı olarak kutlanmaya başlayan 23 Nisan; 27 Mayıs 1925’te çıkan kanun ile Ulusal Egemenlik Bayramı olarak kutlanmaya başladı. 20 Nisan 1983’te yapılan son değişiklik ile de bugünkü kutladığımız adı olan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı adını aldı.
Peki, bugüne baktığımızda çocuklara bayram armağan eden bir ülke olarak çocuklara dair verilerde ne görüyoruz? TÜİK’in paylaştığı verilere göre güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocukların karıştığı olay sayısı 499 bin 319’ken, bu çocukların %36,6'sı yaralama, %27,2'si hırsızlık, %5,1'i uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak, satmak veya satın almak, %4,3'ü tehdit, %3,8'i ise cinsel suçlara karıştı. Ayrıca bu çocukların % 41,7'sini mağdur çocuklar oluşturdu. Bu, 207 bin 999 çocuk demek. Bu çocuklardan suç mağduru olarak gelen veya getirilen 186 bin 14 çocuğun %57,4'ü yaralama, %13,1'i cinsel suçlar, %12,4'ü aile düzenine karşı suçlar, %4,5'i tehdit, % 12,6'sı bu nedenlerin dışında kalan diğer nedenlerden dolayı mağdur oldu.
Başka bir veriye bakalım. TÜİK’in 22 Mart 2023’te yaptığı paylaşıma göre kendine ait odası olan çocukların oranı %34. Kendine ait odası olmayan çocuklar arasında, uyumak için kullandığı odayı bir hane halkı üyesi ile paylaşanların oranı %29,4; iki veya daha fazla hane halkı üyesi ile odasını paylaşanların oranı ise %36,6. Deprem bölgesindeki çocuklarda durum tabii ki çok farklı.
6 aylık ve daha yukarı yaştaki çocukların beslenme verilerine göz atalım. Peynir ve yoğurt gibi hayvan sütünden yapılan yiyecekleri her gün tükettiği belirtilen çocukların oranı %57,8; ekmek veya makarna gibi tahıl içeren yiyecekleri her gün tükettiği belirtilen çocukların oranı %62,4; meyveyi her gün tükettiği belirtilen çocukların oranı %50,5; sebzeyi her gün tükettiği belirtilen çocukların oranı %33,0; et, tavuk veya balığı her gün tükettiği belirtilen çocukların oranı %12,7 ve fasulye, nohut, mercimek gibi kuru baklagilleri her gün tükettiği belirtilen çocukların oranı %10,9; şeker veya çikolata gibi tatlıları her gün tükettiği belirtilen çocukların oranı %32,6; cips ve kraker gibi atıştırmalıkları her gün tükettiği belirtilen çocukların oranı %21,4; kola veya şeker içeren diğer alkolsüz içecekleri her gün tükettiği belirtilen çocukların oranı ise %15,1 oldu.
Son 12 ayda sinema ve/veya tiyatroya gittiği belirtilen 6-17 yaş grubundaki çocukların oranının %39,1 olduğu belirtilirken bu çocukların %40,1'inin aileleri tarafından maddi olarak bu etkinliğin karşılanamadığı ortaya çıkmış.
Son bir hafta içerisinde en az bir ev işi yaptığı belirtilen 5-17 yaş grubundaki çocukların oranı %52,5 iken bir ekonomik faaliyette çalışan 5-17 yaş grubundaki çocuk sayısının 720 bin kişi olduğu paylaşıldı. Çalışan çocukların %79,7'sini 15-17 yaş grubundakiler, %15,9'unu 12-14 yaş grubundakiler, %4,4'ünü ise 5-11 yaş grubundaki çocuklar oluştururken cinsiyete bakıldığında ise çalışan çocukların %70,6'sını erkek, %29,4'ünü ise kız olduğu tespit edildi. Çalışan çocukların %65,7'si bir eğitime devam ederken bu oran erkeklerde %65,6, kızlarda %66,1 oldu. Yani çalışan çocukların %34,3'ü eğitime devam etmedi.
TÜİK’in verilerine göre 2021 yılında 117’si 15 yaşından küçük olmak üzere toplam 7 bin 190 çocuğun doğum yaptığı belirtiliyor. Çocukların yaşadığı cinsel istismarla ilgili toplum olarak ne kadar utanç ve öfke duysak az!
Sadece verilere baktığımızda bile çocukların yaşadığı eşitsizliklere, yoksulluğa, çaresizliğe şahit olabiliriz. Verilerin gerçeği ne kadar yansıttığı da tartışmaya açık bir konu. Beslenme, sağlık, eğitim, teknoloji, barınma, sosyalleşme ve kültür gibi çeşitli konularda yoksunluk yaşayarak çocukluklarını yaşayamayan çocuklarla ilgili, toplumun en savunmasız kesimini oluşturdukları için çocuğun en yüksek yararını düşünen politikalara ihtiyaç duyulmaktadır. Toplum olarak acil önceliğimiz olması gereken depremzede çocukların yaralarını hızlıca sarmak, depremde kaybettiğimiz çocuklar için en acı borcumuzdur. Unutmamalıyız ki çocukluk döneminde yaşanan yoksulluk ve eşitsizlik, ileriki yaşlarda yaşanacak olan eşitsizliğin habercisidir.
Milli egemenliği eline aldığı günü çocuklara armağan olarak veren bir ülkenin, çocuklara hak ettiği hayatı yaşatamadığı gerçeğinin verdiği acıyla; 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun!