Suudi Arabistan ve Katar sermayesi dünya futbol yıldızlarına milyar dolarlar yağdırıyor.
35 yaşlarına gelmiş Messi, Ronaldo ve Benzema gibi yıldızlarla süren transfer pazarlıklarında önerilen ücretler dudak uçuklatıyor. ‘Ununu eleyip eleğini asan’ bu yaşlı futbolculara bu paralar neden veriliyor? Gençliklerinde elde ettikleri başarıları gittikleri Arap kulüplerinde sürdürebilecek mi? Yoksa silinip gidecekler mi?
Muktedir iktidarların tümü; sol, sağ, merkez, komünist, faşist ne olursa olsun, kendi çizgisinde yürüyen ya da hizaya gelen iş adamlarını zengin etmiş, şarkıcı ve türkücüleri baş tacı yapmıştır. Her dönem kendisine biat edecek kesimleri etrafında toplayacak enstrümanları bulmuştur. Hatta bu muktedirlerin futbol fanatiklerini kendi taraftar kitlesinin önüne kattıklarına tarihte de bolca tanık olmuşuzdur.
İspanya’yı 36 yıl faşizmle yöneten diktatör Franco’nun takımı Real Madrid, ayrılıkçı Katalanların takımı ise Barcelona’dır. İki takım arasındaki kıyasıya rekabet futboldan ziyade milliyetçilik kavramı nedeniyle uzun yıllardır süregelmiş ve pompalanmıştır!
İtalya’da Milan, Faşist Mussoli’nin takımıyken kadrodan kovulan 44 futbolcunun kurduğu, aynı şehrin takımı İnter’dir ve İtalya’da yabancı futbolcuları da oynatan bir dönemin başlangıcına imza atmıştır.
Geçtiğimiz gün ölen eski İtalya Başbakanı, medya imparatoru Berlusconi de Mussoli’nin güttüğü siyaseti savunan değerlerle Milan kulübüne 31 yıl başkanlık yapmış, kulüp en büyük başarılarını Berlusconi döneminde sağlamıştır.
Portekizli diktatör Salazar da ülkesini 41 yıl tek başına yönetmiştir. Bunu nasıl başardığını soranlara ‘Tres F’ yani ‘3 F ile’ diye yanıt vermiş. Fado (müzik), Fatima (din) ve Football (futbol). Bu 3F'deki din unsuru bazen ‘Fiesta’ anlamında da kullanılmıştır.
Türkiye’de de dönem dönem iktidarlar futbol siyaseti ile toplumu ayrıştıran davranışlarda bulunmuşlar, sonucunda bir futbol sahasında ‘istifa’ çağrılarına muhatap olmuşlardır.
Çok taraftar, çok oy, çok servet ve çok güç demek.
İngiliz Spor Yazarı Simon Kuper’in yazdığı kitaba ismini veren ‘Futbol asla sadece futbol değildir’ sözü bu gerçeği ne güzel yansıtıyor.
Kıssadan hisse
Doktor, 75 yaşındaki bir çiftçinin elindeki kesiği dikiyor, bu arada yaşlı adamla sohbet ediyordu. Sohbetin konusu politikacılara ve onların lider olarak rollerine gelir. Yaşlı çiftçi, “Gördüğüm kadarıyla çoğu politikacı direkteki kaplumbağaya benzer” der. Bu terime aşina olmayan doktor ona “Direkteki kaplumbağa da ne demek?” diye sorar. Yaşlı adam, “Bir köy yolunda giderken bir çitin üzerinde kaplumbağaya rastlarsanız bu bir direk kaplumbağasıdır” der. Yaşlı çiftçi, doktorun yüzünde şaşkın ifadeyi görünce açıklar: “O kaplumbağanın oraya kendi başına çıkmadığını bilirsin, kendisi de zaten oraya ait değildir. İş yapma becerisinin çok üstünde bir pozisyondadır ve sen sadece onu bu pozisyona hangi salak getirdi diye merak edip durursun!”
Saygılarımla...