Dostlarımı kalbime gömdüm

Nâzım Hikmet dizelerinde dostluğu şöyle anlatır;

Biz haber etmeden haberimizi alırsın

Yedi yıllık yoldan kuş kanadıyla gelirsin

Gözümüzün dilinden anlar

Elimizin sırrını bilirsin

Namuslu bir kitap gibi güler

Alnımızın terini silersin

O gider, bu gider, şu gider,

Dostluk, sen yanı başımızda kalırsın’

Ben de öyle dostluklar yaşadım ki, O’dan aldığım çok ders oldu.

***

Bedri Rahmi Eyüboğlu, dostluğu kitaba benzetmiş; Vazgeçilmez.

‘Dostluk dediğin güzel bir kitap
Hava gibi
Su gibi
Ekmek gibi

Vazgeçilmez bir tat
Sonuna kadar dayanmak şart
Dostluk dediğin eşsiz bir kitap
Sevmediğin sayfaları varsa atla
Sayfayı kökünden yırtmak şart mı?’

***

Abdurrahim Karakoç için dostluk, çiçektir

‘İçimde uzayan her yol
Çıkar gider dosta doğru
Nergis. Itır, Menekşe, Gül
Kokar gider dosta doğru’

***

Sait Faik Abasıyanık’ın, Alemdağ’da var bir yılan adlı romanında geçer

‘Dünyada dostluk vardır be. O’da ölmedi ya!’

Dostlar ölür, ölmeyen dostluklarıdır.

***

Meslektaşlarımı, dostlarımı yaprak dökümü gibi ardı ardına kaybediyorum.

Sıralı sırasız!

Antalya Gazeteciler Cemiyeti (AGC) üyesi meslektaşlarımız, Cengiz Savaşeri, Kubilay Eldemirci, Celal Vecel, Zeki Özer, Turgay Erdemgil ve M. Nuri Erkal’ı geçtiğimiz üç ay içinde son yolculuklarına uğurladık.

Üyesi olmaktan gurur duyduğum İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) üyesi iki meslek büyüğümü kaybettim.

Rahmetli babamdan sonra gazeteci duruşu konusunda önemli dersler aldığım 68 kuşağından Okan Yüksel ağabeyimi geçtiğimiz Mart ayında, FETO yapılanmasını 1970’li yıllarda ilk duyuran Cumhuriyet gazetesi yazarı Hikmet Çetinkaya ağabeyimizi de geçtiğimiz günlerde toprağa verdik.

İkisinden de çok şey öğrendim.

Ben o dostlarımı kalbime gömdüm.