Yine çok özel bir gün ve hareketlenmeler günler öncesinden başladı. 8 Mart başta çiçekçiler olmak üzere hemen her sektörü harekete geçirdi. Neden çiçek ya da 8 Mart’ta kadınlara neden çiçek veriliyor derseniz bu hikayenin başlangıcı 1908 yılına dayanıyor.
1908’de New York’ta kadın hakları için düzenlenen bir yürüyüşte, kadınlar mor menekşeler takarak dayanışma gösterdi. Yani bu anlamlı gün işçi hareketinden doğdu. O gün 15 bin tekstil işçisi kadının daha kısa çalışma saatleri, daha iyi ücret ve seçme hakkı talebiyle yürümeleriyle tohumları atıldı. Bu yürüyüşten tam bir yıl sonra da Amerika Sosyalist Partisi 8 Mart'ı Ulusal Kadınlar Günü ilan etti. Bu yüzden mor renk, kadın hareketinin sembollerinden biri haline geldi. Hatta günümüzde de mor renk, feminist mücadeleyi ve kadın haklarını temsil eder. Kadınlar günü etkinlik reklamlarında da bolca çiçek ve mor rengi görürüz. İtalya’da ise 8 Mart’ta kadınlara sarı mimoza çiçeği veriliyor. Bunun sebebi ise mimozanın mart ayında çiçek açan dayanıklı bir bitki olmasıdır. Çiçek bu günün olmazsa olmazı haline geldi. Aslında çiçekle verilen mesaj çok açık ama anlayana.
Antalya, kesme çiçekte oldukça iddialı bir kent ve bu sene ‘Kadınlar Günü’ için 34 ülkeye 9 milyon dolar değerinde 75 milyon dal çiçek ihraç edildi. Ancak çiçek verme geleneği, zamanla 8 Mart'ın gerçek anlamını gölgede bıraktı. Çiçekler, kampanyalar, sosyal medyada içi boş kutlama mesajları Kadınlar Günü'nün altını boşalttı. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü bir kutlama, bir tebrik günü değildir. Bir farkındalık, bir hatırlatma, bir anma günüdür.
Bu günün kökeni, 8 Mart 1857'de New York'ta daha iyi çalışma koşulları için greve çıkan tekstil işçisi kadınlara dayanır. 40 bin kadın dokuma işçisi eşit işe eşit ücret, çalışma saatlerinde azalma ve doğum izni istemiyle greve başladı. Bu grev esnasında çıkan yangında fabrikaya kilitlenen 129 kadın işçi yaşamını yitirdi. O gün fabrikada çıkan yangında hayatını kaybeden kadınlar, eşitlik mücadelesinin ne kadar pahalıya mal olabileceğini bütün dünyaya gösterdi. Bu yüzden 8 Mart, alışveriş kampanyalarıyla değil, mücadeleyle anılmalıdır. Kadın olmak dünyanın her yerinde zor, kimse aksini ispat edemez, bu geçmişten bugüne her daim bir varoluş mücadelesi olmuştur ve olmaya da devam edecektir.
Günümüzde kadınlar hâlâ pek çok alanda eşitsizlikle mücadele ediyor. "Kadın dediğin şöyle olmalı" cümlesi, farklı coğrafyalarda farklı şekillerde kurulsa da temel mantık aynı; kadınlar sınırların içine hapsedilmeye çalışılıyor. Özünde hep bir görülmeme, hep bir sömürü…
Peki, 8 Mart’ta ne yapmalı derseniz kadınların sesini duyuracak bir etkinliğe katılmalı, sosyal medyada mesaj paylaşmak yerine kadın haklarıyla ilgili gerçek bir adım atmalı. Sadece 8 Mart’ta değil, yılın her günü kadınların eşitlik mücadelesine omuz vermeliyiz. Çünkü gerçek kutlama, kadınların hak ettikleri dünyada yaşadığı gün başlayacak.