Güç sarhoşluğu!

Biyopsikososyal Hekim, Birey ve Aile Danışmanı, Sosyolog, Felsefeci Doç. Dr. Şafak Nakajima bir yazısında, ‘yalanla ördükleri hikâyelerle, kuduz köpek gibi masum insanlara saldıran savaş baronlarını gördükçe insanlığımdan utanıyorum’ demiş.

İnsanların 70/80 yıllık ömründe yiyebileceği lokma, içebileceği yudum ve giyebileceği kıyafet sayısı belli iken sanki sonsuza dek kalınacakmış gibi mal toplamak, para ve toprak biriktirmek hırsıyla herkesin birbirini ezmeye çalıştığı bu güzel dünyada, aslında çoğu zaman yaşamanın tadına bile varamadan göçüp gidildiğine dikkati çeken Dr. Şafak Nakajima;

‘Devletlerin kaynaklarını kendi ceplerine aktaran yöneticiler, ayakta zor duran ama gencecik insanları gözünü kırpmadan ölüme gönderen sözde liderler, savaşı bir çözüm gibi pazarlayan güç sarhoşları. Hepsi aynı yanılsamanın içinde. Ve belki de en çok onlar unutuyor: Bu dünya kimseye kalmaz’ diyor.

Dr. Nakajima o yazısında Lev Tolstoy’un 1886 yılında yazdığı kısa hikâyenin kahramanı Pahom’un hikayesini anlatıyor:

“Pahom, sıradan bir köylüdür. Karısıyla ve çocuklarıyla sade bir yaşam sürerken bir gün içini bir düşünce kemirmeye başlar:

‘Yeterince toprağım olsa, şeytanın bile bana gücü yetmez!’

Toprak satın alır ama yetinemez. Daha fazlasını ister. Yeni yerler arar, borçlanır, geniş araziler edinir. Hırsı büyüdükçe huzuru kaçar. Komşularla kavga eder, başka köylere taşınır. Sonunda, uzak diyarlarda yaşayan Başkirler (Rus/Uzak doğu karşım) adlı tarımla uğraşan halktan çok verimli topraklar alabileceğini duyar. Yola koyulur.

Başkirlerin lideri, toprak konusunda eli bol ve cömert bir insandır.

Pahom’a şöyle der:

‘Güneş doğduğunda yola çık. Gün boyunca yürüyerek ya da koşarak ulaşabildiğin tüm alanlar senin olsun. Ama güneş batmadan başladığın noktaya geri dönmelisin. Aksi takdirde tüm hakkını kaybedersin.’

Pahom, hırsının peşinden sabah erkenden yola koyulur. Ova geçer, tepe geçer. Hep daha fazlasını ister. Geri dönüş yolunda güneş alçalmaktadır ama o hâlâ yürür. Sonunda bitkin, yorgun ve tükenmiş hâlde başladığı noktaya ulaşı ve yere yığılıp ölür.

Başkirler, hemen oraya bir mezar kazar ve Pahom'u gömerler.

Tolstoy, Pahom üzerinden şu soruyu sorar:

‘İnsana gerçekten ne kadar toprak gerekir?’

Yanıtı acı ama kesindir:

Altı arşınlık bir mezar toprağı’

Küçücük çocuklara, gençlere, yaşlılara, hastalara, kadınlara, erkeklere, börtü böceğe, hayvanlara acımasızca kıyan vahşiler;

Sizin de ihtiyacınız sadece altı arşınlık bir çukurdur.”

Ne güzel bir ifade; Güç sarhoşları!

Hepinizin gözünü toprak doyursun!