Dün sosyal medyada gezinirken önüme bir haber düştü…
Şaşırsam mı?
Garipsesem mi?
Normal mi karşılasam bilemedim…
Kemal Özdeş yine ve yeniden Kasımpaşa teknik direktörü oluyormuş.
Dön dolaş geri gel…
Teknik direktörlerin dönüp dolaşıp yine ve yeniden aynı takımların başına geçtiği Türk futbolunda ne yazık ki bir arpa boyu yol alamıyoruz.
Avrupa kupalarında Nisan ayı gelmeden eleniyoruz.
Milli takımın Uluslar C Ligini 1. sırada bitirmesine seviniyoruz.
Kısır çekişmeler, değişen başkanlar, 3 maçlık hocalar, bir sezonda üç kez değişen MHK'lar, büyük umutlarla gelen sonrasında bırakıp giden TFF başkanları…
Uzadıkça uzar gider…
Bu ülkede kendisine 'İmparator' denilen bir hocanın, hakeme küfür etiği için 12 maç ceza aldığını sonrasında ise kendisi cezalıyken futbolcusuna bir hakemin küfür ettiğini iddia ederek o hakemi mahkemeye vereceğini söylediğini duydu bu kulaklar.
Böylesine ironik bir futbolumuz var işte.
Deniz Çoban'ın hakemliği nasıl bıraktığını hatırlayalım.
Bir karşılamadan sonra Rıza Çalımbay, maçın hakemi Deniz Çoban ile ilgili 'Böyle hakemleri Türk futbolunda istemiyoruz' diye tepki gösterdikten sonra Deniz Çoban yayına gelmiş ve 'Hocam ne desen haklısın, ben de zaten hakemliği bırakıyorum' demişti.
Sonrasında ise 'Türk futbolunda böyle hakemler olmamalı' diyen Rıza Çalımbay, Deniz Çoban'a 'Yapma hocam olur böyle şeyler, bırakma sakın' sözleriyle Çoban'ı kararından vazgeçirmeye çalışmıştı.
İşte bizim futbolumuz ne yazık ki böylesine kara mizah içeriyor.
Kemal Sunal'ın komedi filmlerini aratmayacak senaryolara şahitlik ediyoruz.
Bu kadar garipliklerin yanında Türk futbolu nasıl gelişebilir ki…
Gençler nasıl daha fazla şans bulabilir?
Borçları milyarları bulan kulüplerin bu borçları nasıl eriyecek?
Milli takım nasıl başarı elde edecek?
Ne yazık ki bu kadar sorunun, garipliğin ve soru işaretinin yanında biz Abdülkerim'in baş ağrısını konuşuyoruz.
Yazık, çok yazık…