Haydi rastgele

Uçağın saatine az bir vakit var… Kapılar açıldı açılacak. Antalya' da sisli, yağmurlubir hava. Havalimanı sıcak, sakin.

Her uçağa binişte yaptığım gibi dönüp dönüp elimdekileri kontrol ediyorum. Kimlik elimde, telefonum elimde, biletim elimde…

Telefonuyla kavga eder gibi, bir yandan söylenip bir yandan birilerini aramaya çalışan adamı izliyorum. Logosundan tanıyorum. Antalya'nın ekonomisini ayakta tutan sektörlerden birinin önemli iş kollarından. İyi giyimli, kendini iyi ifade ediyor...Elindeki çantadan taşan evrakların bana hissettirdiği yeni yılın ilk işlerini bağlamaya gidiyor, ne mutlu.

Dinliyor işte insan, bunlar hep meraktan… Karşı taraf telefonu açıyor. Başlıyor yanımdaki patron konuşmaya; ''Firmaya eft çıkmamış daha''; ''Hayır benim söylediğim rakamı çıkacaksın''; ''Hayır, o hesaptan değil, orda ödememiz var bugün, şu bankadan çıkacaksın''; ''Olmaz, fatura bedeli kadar çıkman lazım. Yuvarlamasana kızım tutarı kendi kendine''; ''Açıklamasız olur mu?Konuştuk ya dün ne açıklama yazacağımızı'...' Uzayıp giden bu sohbeti dinliyorum. Telefonu elinden alıp, kızı azarlamak geçiyor içimden. Patron neyse ki bana göre daha sakin ama sesinin git gide yükselişi pek hayra alamet değil gibi.

Bitmiyor konuşma, çünkü firmanın paradan puldan sorumlu, bankalarını, firma bağlantılarını, alacaklarını, tahsilatlarını, çek senet ödemelerini takip edecek ilgili kişilerinde sorumluluk alma ve çok muhtemel süreçleri algılama ile ilgili bir sıkıntılar var. Aklımdan geçen telefondaki çalışanın yeni olabileceği ihtimali ama konuşmanın gidişatından anladığım bunun ilk yaşanan diyalog olmadığı.

Gözü uçağın saatinde, elleri titreyen ve gerginliği sesine yansıyanfirma sahibinin içindeki stresi düşünüyorum.Yöneticiler bu duyguyu bilirler, onlar, kendileri olmadıkları zaman bile işlerin sorunsuz yürütülebildiği, her şeyi tek tek kontrol etmek zorunda olmadıkları güvenilir bir düzende çalışmak isterler.

Karşıma patronu alıp,şu soruları sıralıyorum içimden...

Neden sorumluluk bilinci bu temel işi bile söylenen zamanda ve söylendiği haliyle yapmaya yetmeyen biriyle çalışmaya devam ediyorsun?

Peki ya, o kişi zaten bunları yapmış olsaydı ve sana da uçağa binmeden sadece elektronik postalarını ve hesap hareketlerini kontrol edip, sonra da dönüp toplantına konsantre olma alanı kalsaydı?

Sonra karşıma söylenenlerin çok ufak bir kısmını hatasız yapacağını tahmin ettiğim takım çalışanını alıyorum...

Unutuyorsan ve çok yoğun olduğunu düşünüyorsan, neden not tutmuyorsun?

Neden konu hakimiyetin eksikken, zamanlama ve tutar gibi önemli konularda inisiyatif alıyorsun?

Bu işte yeniysen, yarın daha iyi olmak için neden bugünden gayret etmeye başlamıyorsun?

Kapı açılıyor… Firma sahibi; ''Uçağa biniyorum, işlemleri çok acil yap. Dönünce ayrıca konuşacağız''diyerek, kapatıyor.

O yol bitmeyecek şimdi. Hala yapılmamış ya da hatalı yapılmış olma ihtimalleri, tüketecek kendisini biliyorum. İnince hemen ilk iş yeniden kontrol edecek onu da biliyorum. Başkaları duymasa da iyi dileklerin yerine ulaştığına inanırım. ''Haydi rastgele! '' diyorum. ''Yeni işler alsın, işlerini büyütsün, gidişi pek keyifli olmuyor da bari keyifli dönsün şehrine'' diye geçiyor içimden.