İklim değişikliği, yalnızca çevresel değil, aynı zamanda psikolojik bir tehdit olarak da gündemdeki yerini koruyor. Uzman Psikolog Anıl Yıldız, doğaya duyarlı ve çevresel konularda bilinçli bireylerde daha sık görülen “iklim kaygısı” hakkında önemli uyarılarda bulundu.
İKLİM KAYGISI NEDİR?
İklim kaygısı, bireyin çevresel krizler ve iklim değişikliği karşısında hissettiği korku, endişe ve umutsuzluk duygularını kapsadığını belirten Yıldız, “Bu kaygı, bazı bireylerde yoğun bir çaresizlik hissine yol açabiliyor. Bazı insanlar sürekli kötü senaryolar düşünüyor, gelecekle ilgili belirsizlikler yüzünden çocuk sahibi olmayı dahi sorguluyor. Bu duygular zamanla depresyon belirtilerine kadar varabiliyor” dedi.
ÇEVRE DUYARLILIĞIYLA KARIŞTIRILMAMALI
İklim kaygısının, çevre duyarlılığı ile karıştırılmaması gerektiğine dikkat çeken Yıldız, “Çevre duyarlılığı, kişinin bilinçli çevresel tercihler yapmasıdır; geri dönüşüm yapmak, su tasarrufu sağlamak ya da fosil yakıt kullanımına karşı çıkmak gibi. Ancak iklim kaygısı, daha derin bir duygusal yük taşır. Bu durum bireyin yaşam kalitesini düşürebilir, uyku problemleri, dikkat dağınıklığı ve sosyal izolasyon gibi sorunlara neden olabilir” ifadelerini kullandı.
BELİRSİZLİK VE SOSYAL MEDYA KAYGIYI DERİNLEŞTİRİYOR
İklim krizinin soyut ve uzun vadeli bir tehdit olmasının bireylerde belirsizlik duygusunu artırdığını vurgulayan Yıldız, “Özellikle sosyal medyada sıkça karşılaşılan felaket haberlerinin gençler ve çocuklar üzerinde travmatik etkiler yaratıyor. İnsanlar bireysel olarak yetersiz kaldıklarını hissediyor. Bu da güçsüzlük ve tükenmişlik duygusunu beraberinde getiriyor” dedi.
VİCDAN İLE SUÇLULUK ARASINDA KALAN BİREYLER
İklim kaygısının bireyin kimliğiyle ve hayatına dair anlam arayışıyla da doğrudan bağlantılı olduğunu belirten Yıldız, “Çevre için daha iyi yaşamak isteyen ama sistemsel sınırlamalarla mücadele etmek zorunda kalan bireyler, zamanla ‘Yeterince iyi bir insan mıyım?’ sorusunu kendine sormaya başlıyor. Bu da suçluluk ve yetersizlik hissini artırıyor. Artık mesele sadece doğa değil; geleceğimiz, kimliğimiz ve yaşam amacımızla ilgili bir kriz haline geldi” diye konuştu.