İskender’e dur, Hadrian’a geç

Antalya’nın arka bahçesi, devamı, yakın akrabası Burdur, son yıllarda tarihi ve doğal zenginlikleriyle de sesini duyurmaya, dünyanın dikkatini çekmeye başladı. Gerçi bu reklam, tanıtım, ilgi Salda gölünde çevre katliamına, faciaya dönüşse de, kardeşimiz Burdur’un bu ölçüde tanınır hale gelmesi, yoğun ilgi görmesi hepimizi sevindiriyor. Burdur’un en bilinen, en çok tanınan antik kenti ise Sagalassos… ‘Torosların Efes’i’ diye tanıtılan Sagalassos’a her gidişimde yoğun bir ziyaretçi ilgisine, turist taşıyan otobüslere, gezi gruplarına tanık oluyorum. Genelde de yerli turist… Demek ki yabancı turist için biraz daha tanıtıma, çabaya ihtiyaç var. Sagalassos denildiğinde en çok bilinen alanlar Antoninler Çeşmesi, Heroon, Yukarı Agora, Macellum, Tiyatro gibi yapılardır. Oysaki kentin bir de aşağısı var, yani güneyi. Peyzajıyla, panoramasıyla, görseliyle sizi alıp götürecek bir bölge burası. Aslında Sagalassos buradan başlıyor ve yukarı doğru çıkıyor. Kentin gelişim diyalektiğini bu aks üzerinde oldukça net bir şekilde görebilirsiniz. En uçtaki Güney Kapısı’ndan itibaren Sütunlu Cadde, Tiberius Kapısı, Aşağı Agora ve hemen üstündeki Septimus Severus Çeşmesi, Roma’nın ilerleyişini anlatır. Roma o kapıdan girer ve Yukarı Agora’ya kadar adım adım, parça parça tırmanır. Aslında filmi 3-4 yüzyıl kadar geriye almak, Güney Kapısı’nın da gerisine, İskender Tepesi’ne kadar gitmek gerekir. Sagalassos’u o coğrafyadan itibaren yürürsek, daha iyi tanırız. Çünkü İskender Tepesi kentin dönüm noktası.

İskender’le savaşılan tepe

Sagalassos’un neredeyse her bölgesinde görülen İskender Tepesi, kent için büyük bir öneme sahip. MÖ 333’te İskender ordusuyla geldiğinde, Sagalassoslular kentlerini bu tepede savunur. Bu üstü düz, konik tepe, coğrafi şekli ve konumu bakımından stratejik olarak önemli. Tabii kent o dönemde şimdiki yerinde değil; İskender Tepesi’nin arkasındaki Düzen Tepe Sagalassosluların ilk yurdu. Çatışmanın sonunda İskender in ordusu kenti ele geçirir. İskender’in tarihçisi Arrianos, bu savaşı, “Sagalassoslular Makedonların gelişini kentlerinin önündeki tepede beklediler; çünkü burası en az kent duvarı kadar güçlü bir savunma konumundaydı” diye anlatır. Bu tarihten sonra kent Helenistik dünyanın bir parçası haline geldi. Tepenin eteklerinde kentin 4 mezarlığının en eski ve en büyüklerinden biri yer alır.

Düzen Tepe’deki eski şehir

Önceleri tepenin üstünde büyük olasılıkla bir tapınak yer alıyordu. MS 5. veya 6. yüzyılda ise buraya bir kilise yapıldı. Kazılar, kilisenin 1000 yılı civarında yenilendiğini gösterdi. İskender Tepesi’ndeki en son kalıntılar 12. yüzyıla ait. O tarihlerde burada sur duvarları ile çevrili bir askeri garnizonun yer aldığı düşünülüyor. Bu son Bizans kalesi de büyük olasılıkla 1204 yılında Selçuklular tarafından yıkılmış olmalı. Biraz daha ileride, güneydoğuda yer alan Düzen Tepe de yörenin tarihinde çok önemli yer tutmuş bir platodur. MÖ 2. yüzyıla dek en büyük yerleşim Düzen Tepe üzerinde bulunuyordu. Tepenin arkasında yükselen ve zirvesi yaklaşık 1800 metreye varan Zincirli Tepe, Düzen Tepe platosundaki yerleşimin akropolüdür. Düzen Tepe’de kalıntıları bulunan yerleşimin terk edilerek, halkın Sagalassos’un şimdiki yerine taşınması bölgedeki su kaynaklarının tükenmiş olmasıyla açıklanabilir. Olasılıkla Düzen Tepe halkının büyük kısmı, Sagalassos’a yerleşti.

İki imparator için tapınak

İskender Tepesi’nde kente doğru yürürken, Güney Kapısı’na gelmeden önceki tepe üzerinde ise Hadrian ve Antoninus Pius Tapınağı ile imparatorluk kült alanı yer alıyor. İmparator Hadrian, Sagalassos’u tüm bölgenin resmi din merkezi, yani bir tür Vatikan’ı ilan etti. Aynı zamanda Pisidya’nın birinci kenti, Romalıların dostu ve müttefiki unvanını da verdi. Bu sayede daha da gelişen ve zenginleşen kentte, Hadrian için bir tapınak yapılmaya başlanır. İmparatorluğun ve Sagalassos’un itibarını yansıtan bu önemli anıt, kentin hemen güneyindeki yüksek tepeye inşa edilir. Böylece her yerden görülecektir. Ancak tapınak Hadrian öldükten sonra, İmparator Antoninus Pius döneminde tamamlanabilir. Bu tapınakta düzenlenen tören ve festivallere katılmak üzere tüm Pisidya kentlerinden gelen temsilciler, Sagalassos’un gücüne kanıttır. Bu festivallerde Sütunlu Cadde boyunca yürüyen tören alayı, tapınağa ulaşıp adakta bulunuyordu. MS 4. yüzyılın sonuna kadar imparatorluk kutlamalarının merkezi olan tapınağın, geniş avlusu imparatorları, rahipleri ve festivallerdeki spor oyunlarını kazananları onurlandıran anıt ve heykellerle süslüydü. MS 4. yüzyılın sonundan itibaren işlevini yitiren tapınağın kutsal alanı, adeta gecekondulaşarak başka yapılarla dolmaya başladı. Bu tepe, Sagalassos’un en uzun süre yerleşim görmüş kısmıdır. 11. yüzyılın sonunda terk edilip, yerleşim Ağlasun’a inene kadar Hadrian ve Antoninus Pius Tapınağı alanında yaşam devam etti.