Gazeteciydi, yazardı, şairdi. İşçilerle, çiftçilerle ve ezilen halkla her zaman yakınlık kurardı. Dürüsttü. Zarifti. Halkın her kademesini kucaklardı. Yaşlı bir teyzenin, ‘Karaoğlan nirede ha evlatlar, Karaoğlan’ı görmek istiyom.’ demesi sonucu ‘Karaoğlan’ lakabı aldı ve bu lakap siyasal hayatında isminin önüne geçti. Hamaset nutukları çekmeden, sözde değil, gerçekten ‘bir gece ansızın’ Kıbrıs’a çıktı. Kıbrıs’ı Türkleştirdi, Karaoğlan lakabından sonra Kıbrıs Fatihi oldu.
Ekonominin dibe vurduğu, anarşinin kol gezdiği 1972/1980 yıllarında CHP’de 8 yıl genel başkanlık yapmış olan Bülent Ecevit geçtiğimiz gün 17’nci ölüm yıldönümünde cılız birkaç sesle anıldı.
Suikasta uğradı, linçten kurtuldu. Karalamalar yaşadı. 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra gözaltına alındı, siyaset yapması 10 yıl yasaklandı. 5 Kasım 2006 yılında geçirdiği beyin kanaması sonucunda 81 yaşındayken hayata gözlerini yumdu. Bülent Ecevit şairdi, şairliğinde vatan, insan ve doğa sevgisi üstün oldu. “El ele büyüttük sevgiyi” şiirindeki gibi.
Elele duyduk kumsalda denizin milyon yılda yonttuğu taşa sevgiyi
Tırtılları tanıdık seninle baharda tırtılken
Daha sevmeyi öğrendik sevgiden üreyen kelebeği
Toprağı evimiz gibi sevdik seninle birlikte
Sevdik kuru toprakta ev küren köstebeği
Köstebeğinden toprağına taşına, tırtılından kelebeğine
Kuşuna el ele sevdik bu dünyayı.
Acısıyla sevinciyle sevdik, yazıyla kışıyla sevdik
köy-köy ülke-ülke.
Gökler gibi sardı dünyayı yağmur gibi sızdı dünyaya
dünya kadar oldu sevgimiz.
Elele büyütüp el ele derdik el ele derip insana verdik
verdikçe çoğalan sevgimizi.”
Dürüstlük ve ahlak neydi?
1977 yılında, 25 yaşında genç bir gazeteci iken, Timur Seçuk’u İzmir’in tarihi Elhamra Sineması’nda verdiği konserde kendisini dinleme, izleme fırsatım olmuştu. İşçi Marşı’nı söylerken iki katlı sinema salonunu dolduran binlerce hayranı ile ona eşlik ediyor, konserin finalini
O’nun şu sözlerini aklımızdan çıkarmayalım;
Dürüstlük ve ahlak bu iki değere nasıl da yakışıyordu