İlk dört hafta istediği oyunu sahaya yansıtamayan Antalyaspor, Fenerbahçe maçı ile birlikte umutları yeşertmişti.
İşte bu yeşeren umutlar ile birlikte Samsunspor maçına mutlak galibiyet parolası ile çıktık.
Elbette her maçın hikayesi farklı olur. Kendi içinde değerlendirmek gerekiyor.
Fenerbahçe maçında sahaya koyduğunuz oyun anlayışıyla Samsunspor maçındaki oyun anlayışınız aynı olmaz.
Ancak istek ve arzu aynı olmak zorundaydı.
Antalyaspor da karşılaşmaya bu istek ve arzu ile başladı.
Maça istekli başladık ancak şunu asla unutmayalım; karşılaşmanın 8. Dakikası bana göre maçın kırılma anıdır.
Samsunspor’da Zeki Yavru’nun uzun topu Ömer Toprak’tan sekince Dimata, kaleci ile karşı karşıya kaldı. Helton Leite topa dokundu mu yoksa top direkt olarak dışarı mı gitti tam olarak kestiremedim ancak bildiğim bir şey varsa o pozisyonda nefeslerimizi tutmamız oldu.
İşte o pozisyon maçın kırılma anı oldu. Çünkü o pozisyonun birkaç dakika sonrası Antalyaspor’un golü geldi.
Hem de tam bir kısmet golü.
Bu golün yaklaşık 10 dakika sonrasında ise belki de maçın en güzel organizasyonunu gerçekleştirdik.
Bu golden sonra top, Samsunspor’un hakimiyetine geçse de kalemizde önemli bir pozisyon vermedik.
İkinci yarıya konuk ekip erken gol bulma isteği ile başladı.
Buldukları net bir pozisyonda ise bu kez Güray sahneye çıktı ve çizgiden çıkardığı top hem rakibin umutlanmasına engel oldu, hem de bizim ecel teri dökmemizi engelledi.
İlk yarıda çok iyi bir oyun ortaya koymasak da sonuca gitmeyi başardık.
İlk yarıda bulduğumuz gollerle de ikinci yarıda idare ettik ve karşılaşmayı tamamladık.
Çok kritik ve önemli bir galibiyete imza attık. Çünkü ligde öyle bir noktadayız ki bu maçı kazanamasak moraller bozulacak, camiada sesler yükselmeye başlayacak, Nuri hoca da kredisini belki de tüketecekti.
Samsunspor galibiyeti hem moralleri hem de hocanın kredisini yükseltti.
İlk haftadan itibaren dile getiriyorum; şuan Antalyaspor’un en büyük sorunu uyum. Bu sorunu aştıkça, oyuncular form tuttukça çok daha etkili bir Antalyaspor izleyeceğiz. İkinci yarıdaki oyun elbette tartışılmalı. Önümüzde koca 45 dakika varken topu rakibe verip beklemeyi; özellikle de kendi evinde ve seyircinin önünde oynadığın maçta doğru bulmuyorum.
Maçın ikinci yarısında böyle bir oyunu tercih etmemiz hocanın ve takımın galibiyete ihtiyacı olmasından kaynaklanıyor olabilir. Çünkü ikinci yarıda bir sürpriz yaşansa bunun bedeli çok ağır olabilirdi. Hoca da bu stresi yoğun yaşıyor sanırım…