ÖZEL HABER

Kentin belleği sessiz çığlık atıyor!

Antalya Arkeoloji Müzesi’nin sessiz sedasız kapatılmasının üzerinden üç gün geçti. 16 Temmuz sabahı kapılarına kilit vurulan müzenin önünde tepkiler dinmiyor. Müze Çalışma Grubu’nun 5 Temmuz’dan bu yana sürdürdüğü eylemler kapanış sonrası daha da yoğunlaştı. Her akşamüstü müze önünde toplanan kalabalık, adeta bir ‘müze nöbeti’ tutuyor

17 Temmuz’da müzenin açılış-kapanış saatlerinin yazılı olduğu tabela yerinden söküldü. 18 Temmuz sabahı ise bahçeyi çevreleyen korkuluklara demirlerin kaynaklandığı gözlemlendi. Bu uygulama, içerinin görülmemesi için bilinçli bir hamle olarak yorumlandı.

TURİSTLER KAPIDAN DÖNÜYOR
Turizm sezonunun ortasında Antalya’ya gelen yerli ve yabancı ziyaretçiler, müzenin kapısından eli boş dönüyor. Ne bir bilgilendirme levhası, ne de bir açıklama var. Gelen turistler müzenin kapalı olduğunu, kapıda müzenin kapanmasını protesto eden kişilerden öğreniyorlar. Milyonlarca yıllık birikimi barındıran, şehrin kültürel hafızası niteliğindeki müze, tam bir belirsizlik içinde.

ANI DEFTERİNDE UZAYAN KUYRUKLAR
Müze Çalışma Grubu, eylem alanına bir ‘anı defteri’ bıraktı. Ziyaretçiler, duygularını, hatıralarını ve tepkilerini bu deftere yazıyor. Sayfalar dolup taşarken, defterin başında uzun kuyruklar oluştu. Her yaştan insanın kaleminden dökülenler, bu müzenin kent halkı için ne kadar önemli olduğunun da sessiz bir kanıtı gibi.

MERKEZDE GENÇLER VAR
Kapanışın üçüncü gününde protestoların odağında gençler vardı. Etkinliğe katılan Prof. Dr. Memduh Sami Taner, duygularını şu sözlerle ifade etti:
“Biz bu gençler için buradayız. Biz bu müzeden yeterince faydalandık, adeta ezberledik. Ben çocuklarımı heykellerin arasında koşarken hatırlıyorum. Ama bu çocuklar bu imkanlardan yararlanamadı. İçeride insan ruhunu rahatlatan, empati kazandıran bir atmosfer vardı. Bu çocuklar o fırsatı kaçırıyor” dedi.

Etkinlik, soru-cevap buluşmaları, şarkılar ve müziklerle devam etti. Kalabalık sık sık, “Antalya halkı müzesine sahip çıkmalı” diyerek müze önünde nöbete devam etme çağrısı yaptı.
Müzenin önünde her geçen gün büyüyen bu sessiz çığlık, sadece bir yapının değil; bir kentin belleğinin, ortak mirasının ve geleceğe bırakılacak kültürel izlerin savunması haline dönüşmüş durumda.