14 Mayıs’ta Türkiye’nin kaderi belirlenecek. Ya yırtıp kurtulacağız bu deli gömleğinden ya da tepe taklak yuvarlanmaya devam. Yuvarlandığımız yerden kalkıp yürümeye de takatimiz kalmaz artık. Klasik tabirle, ‘artık son düzlüğe girildi’. Bu noktada kayış atmalar olur mu? Olabilir. Millet İttifakı’ndan Ali Babacan’ın DEVA Partisi’nin bütün seçmenlerinin Kılıçdaroğlu’na oy vermeyebileceğini söylemesi böyle bir ihtimale işaret ediyor. Henüz net bir şey söylemek zor, ama kayış da kasnağın ucunda duruyor. Belli ki bazı liderler ateşin ellerini yakmasını istemiyor. ‘Çok kazan, az öde’ gibi bir tabloyla mı karşı karşıyayız? Biraz öyle görünüyor. Altılı Masa’nın liderleri seçmen kitlesini, ortak alınan kararlara, ortak görüşe yönlendirmekle, kilitlemekle mükelleftir. Çünkü o masanın kurulması ve ayakta kalması için büyük bir çaba harcandı, emek ve mücadele verildi. 2 bin maddeyi aşan ortak bir metin var ortada. Üzerinde anlaşılan konular metne döküldü, ayrılıklar da metin dışında kaldı. Yani asgari müştereklerde buluşuldu. 6 lider, partilerine danışarak, yetkili organlardan onay alarak altına imza attı bu metinlerin.
Kılıçdaroğlu’nun büyük emeği
Bu asgari müşterekleri bir araya getiren, toplayan bir milat var ortada. Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Adalet Yürüyüşü’. CHP kamuoyunda Kılıçdaroğlu’nun bu yürüyüşte ayak parmaklarını yitirme noktasına geldiği, belki birkaçını yitirdiği konuşuluyor. Ankara’dan İstanbul’a kadar yürümek herkesin harcı değil. Hele ki belli bir yaşın üstündeyseniz… Bu yürüyüş boyunca ‘hak, hukuk, adalet’ isteyen kitleler, çevreler, yapılar eklendi Kılıçdaroğlu’nun arkasına. Kimseye de kimlik sorulmadı. Mazluma kimlik sorulmaz çünkü. Ankara-İstanbul hattında oluşan özgürlük ve demokrasi cephesi Altılı Masa’nın işaret fişeği, nüvesi, motivasyon kaynağıdır. Kemal Kılıçdaroğlu bu cephenin mimarıdır. Bunu söylemekte hiçbir beis yok. Liderleri aynı masa etrafında bir araya getiren, buluşturan, uzlaşma noktalarını öne çıkartıp, ayrılık noktalarını arka planda bırakan isim de Kılıçdaroğlu’dur. Bu emek yadsınamaz. Kimse de yadsımayacaktır herhalde. Siyasi hayatımızın en önemli çabalarından biridir bu.
CHP’den büyük fedakarlıklar
Peki, Kılıçdaroğlu oluşan bu masanın devamı için elinden geleni yaptı mı? Yaptı. Fedakarlıkta bulundu mu? Bulundu. Bunu 2018 seçimlerinde de yaptı, 14 Mayıs’ta da yapıyor. Üstelik fazlasıyla yapıyor. Daha önce Saadet ve Demokrat Parti CHP kontenjanından meclise girmişti, bu seçimlerde DEVA ve Gelecek Partisi de aynı kontenjanı kullanacak. Üstelik en geniş şekilde ve en garanti yerlerden verildi bu kontenjan. Kılıçdaroğlu CHP içinden gelecek tepkilere, homurdanmalara, hatta çıkacak krizlere göğüs gererek yaptı bunu. Farklı, alışkın olmadığımız bir liderlik tipolojisidir bu. Kendi dışındakinin de kendisi gibi, kendisi kadar ve kendisinin sağladığı olanaklarla konuşmasını isteyen, konuşması için fedakarlık yapan bir siyasetçiyle karşı karşıyayız. Şimdi çıkıp da, “Bizim seçmenimiz sağcı, Kılıçdaroğlu’na oy vermeyebilir” demenin alemi nedir? Sağcılığın da bir sınırı, bir vicdanı, bir mantığı var.
Sosyalist partilerden net tavır
Sol-sosyalist partiler Kılıçdaroğlu’yla hiçbir pazarlık yapmadılar. Hatta elini rahatlatmak, iktidara koz vermemek, provokasyonlara, kirli propagandaya malzeme olmamak için uzak da durdular. Yeşil Sol Parti ve TİP aynı ittifakta, iki farklı listeyle seçime giriyor. Emek ve Özgürlük İttifakı, yani sol siyaset Kılıçdaroğlu’nun karşısına cumhurbaşkanı adayı çıkartmadı. Sosyalist Güç Birliği de aynı şekilde… Hatta TİP Genel Başkanı Erkan Baş, muhalefetin ortak bir adayla seçime girmesi, bu adayın desteklenmesi konusunda en baştan beri çağrı yapıyordu. “Bir oy Kılıçdaroğlu’na, bir oy TİP’e” çağrısı da Kılıçdaroğlu’nu işaret etmesi anlamında yapılan ilk ve en net çağrıdır. Yeşil Sol Parti de cumhurbaşkanı adayı çıkarmayarak Kılıçdaroğlu’na omuz verdi. Bunu da soruldukça beyan ediyor. Sol ve sosyalist oylar Kılıçdaroğlu’nun arkasında… Çünkü öncelik AKP-MHP ittifakının, yani bu ülkenin gördüğü en gerici, en baskıcı, en şoven, en karanlık iktidarın sona ermesinde… Bunun dışındaki her hedef talidir. Kılıçdaroğlu’yla masaya oturmamış, ne alayım-ne vereyim pazarlığı yapmamış, herhangi bir metnin, sözleşmenin, anlaşmanın altına imza atmamış, hatta yan yana görünmemek için çaba harcamış sol siyaset böyle bir fedakarlıkta bulunurken, CHP’den epeyce hisse almış bazı sağ partilerin belirsiz mesajlar vermesi, güya kitlesine söz geçiremiyormuş gibi davranması hiç ahlaki değil. Aklınızı başınıza alın ve bu son düzlükte küreklere iyice asılın.