Konyaaltı’ndan tarihi adım

Konyaaltı’nın dağlarında, tepelerinde, eğrisinde, düzünde, kah yoğun bitki örtüsünün içinde, kah nar ağaçlarının arasında dolaşıyoruz bir süredir. Konyaaltı Belediyesi adına bir kitap çalışması bu. Bir tür rehber, kaynakça… Bölgedeki antik kentler, yerleşimler, arkeolojik alanlar, tarihi eserler görünür hale gelecek. Konyaaltı’nın sahilden, plajlardan ibaret olmadığı; hemen arkada, portakal bahçelerinin içinde, Beydağlarının üstünde, tepelerde, geçitlerde, bellerde, belenlerde, yaylalarda bambaşka bir dünya olduğu görülecek.

TOROSLAR TARİH KAYNIYOR
Başkan Cem Kotan’ın isteğiyle başlayan proje, daha şimdiden bizim öngörülerimizi bile aştı. Aylardır çalışıyoruz ama Doyran bölgesini bile henüz yeni geçiyoruz. Çalışmanın yavaş ilerlemesinden, kesintiye filan uğramasından kaynaklanmıyor bu. Tam tersine büyük bir çabayla, emekle, heyecanla, enerjiyle yürüyor çalışma. Bölge tarih ve arkeoloji anlamında o kadar zengin ki, her turda yeni yerleşimler, yapılar, detaylar buluyoruz.

22 TESCİLSİZ ALAN KEŞFETTİK
Şöyle anlatayım: Ağırlıklı olarak Doyran’da olmak üzere, 77 kültürel varlığın, yerleşimin, eserin tespiti yapıldı, fotoğrafları çekildi, koordinatları alındı. Metinleri de yazılıyor. Bu 77 yerin 22’si tescilsiz. Yani hiç bilinmiyor. Devletin bile haberi yok buralardan. Tekrarlayayım; Sadece Doyran’da 22 adet tescilsiz, bilinmeyen, görünmeyen, kayıtsız, devletin defterine işlenmemiş antik yerleşim, yapı, eser bulduk. Türkiye Cumhuriyeti yüz yılı devirdi, ama devlet Doyran’daki Emirefendi lahitlerini, Keneli Tepe’yi, Doğankaya’yı, Kazan mevkiindeki kuleyi, Sakızalanı’ndaki kiliseyi, Karadere’deki tahrip edilen kaya kabartmasını halen bilmiyor.

KÜLTÜREL MİRAS MASALARI
Konyaaltı Belediyesi’nin kitap projesi bu yüzden önemli. İlçedeki kültürel varlığı ortaya çıkarıyor. Adeta depo taraması, mal sayımı yapıyor. Büyük bir kültürel zenginliğin, arkeolojik mirasın üzerinde oturan Antalya’da, devlet kurumlarının ilgisizliğini, tembelliğini, hantallığını, adam sendeciliğini belki belediyeler aşabilir. Bir tür halk örgütlenmesi olan belediyeler, bürokrasinin, devlet yönetiminin yırtığını dikebilir. Çünkü belediyelerin projelere, kampanyalara, çağrılara halkı, toplumu ortak etme, katma olanakları var. Bunun için de belediyelerin bünyesinde ‘kültürel miras masası’ kurmak gerekiyor. Belediyelerin tarihe, kültüre, arkeolojiye yüzünü dönmesi şart… Kültürel miras masaları kurulursa Koruma Kurulu’ndan gelen sit kararları mavi klasörlerde unutulmaktan, kaybolmaktan kurtulur, bir veri haline gelir, envanter oluşur, belediye yönetimlerine, planlarına da yön verir. Umarım bu ilk adımlar, daha sonra koşuya dönüşür.