Antalya Kumluca’daki Olympos antik kenti, bugün bile insanda korsanlık, denizcilik, casusluk imgeleri, izlenimi yaratan bir yerleşim. Yakınındaki Phaselis’te de aynı hava vardır. Akdeniz Üniversitesi akademisyenlerinden Mustafa Adak, ilk Olympos yerleşiminin, batıdaki Musa Dağı’nın üstünde yer aldığını, bugün gördüğümüz kentin ise geçmişte Korykos olduğunu söylüyor. Helenistik dönemde kurulan Musa Dağı’ndaki ilk Olympos’un daha sonra akarsuyun kenarına, düze indiği, Korykos’un Olympos haline geldiği düşünülüyor. Yani dağ kenti Olympos, liman kenti Olympos’a dönüşüyor. Bugün Musa Dağı’nda izlenebilen kalıntılar da bu eski Olympos’un izlerini taşıyor. Bu arada ‘Korykos’, Akdeniz’de birçok yerleşimin ortak ismi olarak kullanılıyor. Kilikya, Pamphylia, Likya, Ionia ve Girit’te muhtemelen korsan yerleşimleri, limanları, barınakları Korykos ya da Korykeia diye adlandırılıyor. Antik çağlarda, sıfat olarak kullanılan ‘Korykos’, ‘aşırı meraklı’, ‘kulak misafiri’, ‘casus’, ‘jurnalci’ gibi anlamlar taşıyor. Yani bu tür liman yerleşimlerine üşüşen insanlar, gevezelik yapıp, oraya demir atan gemiler, yükler hakkında bilgi topluyor. Bu bilgiler de korsanlara ulaşıyor. İşte Olympos’un liman yerleşimi Korykos böyle bir alan olmalı. Daha sonra bu limana inip yerleşen Olympos da tarihe ünlü bir korsan kenti olarak çıkıyor.
Ailesiyle birlikte kendini yaktı
MÖ I. yüzyılda tarih sahnesine çıkan Zeniketes’i Roma resmi tarihi ‘korsan’ diye adlandırıyor. Roma kaynaklarından alıntı yapan bazı bilim insanları için de Zeniketes bir ‘korsan’. Olympos, Phaselis, Attaleia gibi kentleri kapsayan havzada yerel bir iktidar kuran Zeniketes, Roma’nın hedefi haline geldi. Roma ordusuna uzun süre direnen Zeniketes, kurtulma umudu kalmayınca, yaşadığı sarayı ailesiyle birlikte yakarak kendi hayatına son verdi. Zeniketes’in ‘korsan’ ilan edilmesinin sebebi, aslında elindeki donanmayla, gemileriyle Roma’nın Akdeniz hakimiyetine, deniz ticaretine engel olmasıydı. Zeniketes gibi, özellikle Kilikya sahillerinde hakim olan irili ufaklı yerel ‘korsanlar’ ortadan kaldırıldıktan sonra, Romalı aileler Doğu Akdeniz kıyılarına yerleşmeye başladı. Bölgenin ‘korsanlardan temizlenmesini’ büyük bir fırsat olarak gören Romalı tüccar aileler Side, Perge, Patara, Attaleia gibi kentlere yerleşip servetlerine servet kattı. Bu süreç tarihte ‘Romanizasyon’, yani Romalılaştırma dönemi olarak adlandırılıyor. Bölgeyi sözüm ona ‘korsanlardan temizleyen’ Roma, kentleri belli aileler üzerinden ıslah etti, sömürge haline getirdi.
Roma kendi zenginlerini getirdi
Tarihi Helenistik döneme kadar uzanan Olympos’ta en eski arkeolojik veriler MÖ 3. yüzyıla tarihlenen sur duvarı ve Doğu Nekropolü’ndeki bir anıt mezardır. MÖ 2. yüzyılda Likya Birliği’nde üç oy hakkına sahip 6 şehirden biriydi. MÖ 188 yılında, Roma’ya elçi gönderen Likya kentleri, birliğin resmen tanınmasını istedi. Roma, Likya Birliği’ni tanıdı. Kent, Zeniketes’in hâkimiyetine girince, yani MÖ 1. yüzyılda Likya Birliği’yle ilişkisi sona erdi. Zeniketes, yaklaşık olarak MÖ 104-77 yılları arasında Olympos ve Phaselis’le beraber Gelidonya körfezi ile Attaleia’da hakimiyet kurdu. Zeniketes’in sonunu yukarıda anlattık. MÖ 77 yılında bütünüyle Roma hakimiyetine giren Olympos’ta yoğun bir kentleşme ve imar süreci başladı. Olympos’un kuzeyinde yer alan Marcus Aurelius Arkhepolis’in mezarı, kent tarihi açısından önemli bir viraj. MS 2. yüzyıl sonları ile 3. yüzyıl başlarına tarihlenen mezardaki yazıtta, Marcus Aurelius’un lykiarkhes (Likya Birliği başkanı) olarak görev yaptığı yazıyor. Zeniketes döneminde birlikten atılan kentin, birliğe tekrar katıldıktan sonra başkanlık makamını alması oldukça önemli bir gösterge. Likya Birliği başkanının Roma ile doğrudan iletişim ve ilişki içerisinde olması, hem kentin statüsü, hem de ekonomik refahı açısından etki sağlamış olmalı.
Hristiyan katliamından piskoposluğa
MS 3. yüzyılda ortaya çıkan ve Olymposlu olduğu bilinen Methodius hem kentin, hem de bütün Likya bölgesinin ilk piskoposudur. Hristiyanlığın yasak olduğu dönemin lider isimlerinden olan Methodius, muhtemelen MS 311 yılında idam edildi. MS 5.-6. yüzyıl konsil kayıtlarında çeşitli piskoposları kayıtlara geçen Olympos, 7.-9. yüzyıl piskoposluk listelerinde de Myra (Demre) metropolitliğine bağlı bir merkez olarak anılıyor. Olympos kentinin tarihsel süreç içinde göstermiş olduğu gelişme, Likya bölgesinin geneliyle örtüşür. Likya’nın genelinde olduğu gibi, Olympos’ta da refah düzeyi, MS 5.-6. yüzyıllarda zirveye çıktı. Mimari doku da bu yüzyıllarda yoğun bir imar faaliyetinin gerçekleştiğini gösteriyor. 7. yüzyılda Akdeniz’de etkili olan Arap akınları, veba ve depremler nedeniyle küçülmeye başlayan kent, bir süre sonra tamamen sessizliğe büründü.