Okuyanlarımızı en son yazımızda Kibyra’da bırakmıştık. Burdur Gölhisar’a kadar gitmişken biraz daha dolaşalım isterseniz. Kibyra denilince akla ilk gelen eserlerden biri Medusa mozaiği. Diğeri ise geçen haftalarda suyu bağlanarak ziyarete açılan ‘Yuvarlak Planlı Çeşme’. Medusa mozaiği odeon binasının orkestra kısmının zeminini kaplıyor. Görenleri hayran bırakan bu ünlü eseri günümüze bağlayan mitolojik bir öykü var arkasında. Kibyra’daki odeon, boyutu ve yaklaşık 2 bin 500 kişilik seyirci kapasitesiyle, Anadolu’daki benzerleri arasında en büyüğü. Onu bütün dünyada benzersiz kılan ise, orkestra zeminine opus sectile tekniğiyle resmedilen Medusa başı mozaiği… Bu mozaiğin temasını oluşturan Aigis motifi, opus sectile tekniğinde yapılan tek eser. Sahnenin önündeki pulpitum cephesi de, kapı, sütun ve duvar betimlemeleriyle, bir tiyatro sahnesinin opus sectile tekniğiyle resmedildiği ilk örnek. Opus sectile, özel bir duvar kaplama ve zemin döşeme tekniği. Bu teknikte, farklı ebat ve formlarda kesilmiş mermer, taş ya da cam parçaları duvar veya zemine yapıştırılarak eser oluşturulur. Bu tarz opus sectile döşeme ve kaplamalar MS 2. yüzyılın sonları ile 3. yüzyılın başlarına, yani Geç Antoninler–Erken Severuslar dönemine tarihleniyor.
Athena’nın kalkanı Aigis
Yapının önünde uzanan mozaik tabanlı stoa da benzersiz. 550 metrekarelik mozaikle kaplı stoanın zemininde 3 panodan birinde Aurelius Sopatros ve Claudius Theodoros kardeşlerden tarafından MS 249-254 yılları arasında yaptırıldığı yazıyor. Yapının adı ‘Olympeion Odeonu’ diye geçiyor. Odeon da ‘müzik evi’, ‘konser salonu’ anlamına geliyor. Kentin önemli kamu yapılarından olan Olympeion Odeonu, sadece müzikal etkinlikler için değil, aynı zamanda meclis binası (bouleuterion) ve sert geçen uzun kış ayları için üzeri çatıyla kaplı bir tiyatro olarak tasarlanmış. Odeonun, Roma çağında conventus (yargı merkezi) yapılan kentte hem bölgesel, hem yerel davalara bakılan mahkeme binası olarak kullanıldığı da biliniyor. Zemindeki mozaik, tam merkezinde Medusa başı ve etrafında, kanatlarını simgeleyen stilize pullardan oluşuyor. Aslında bu bezeme, tanrıça Athena’nın sembolü olan Aigis. Mitolojiye göre Aigis, Athena’nın ortası Medusa’nın başıyla süslü kalkanı ya da göğüs zırhıdır. Kibyra’da Helenistik dönemden beri Athena Polias kültü olduğu için bu betimin tercih edildiği düşünülüyor. Mozaikte Athena Polias kalkanının kullanılması, yapının çok işlevli olmasıyla bağlantılı gibi duruyor.
Medusa’nın trajik hikayesi
Medusa, deniz titanları Phorkys ve kız kardeşi Keto’nun çocukları olan, Okeanos’un ötesinde, geceyle gündüzün sınırında yaşayan ve Gorgonlar olarak bilinen üç kız kardeşten en ünlüsüdür. Hem insanlar, hem de tanrılar katında kıskanılacak bir güzelliğe sahip Medusa’ya göz koyan Poseidon, kız kardeşleriyle birlikte rahibelik yaptığı Athena’nın tapınağında tecavüz eder. Athena da Poseidon’u değil, bu üç güzel kız kardeşi cezalandırır. Saçlarından yılanlar fışkıran, tunç elli, domuz dişli ve ejderha kanatlı çirkin canavarlara dönüştürür. Medusa, gözlerine bakanı taşa çevirmesiyle anılır. Öykünün devamında ise, Perseus’un tanrıça Athena’nın fişteklemesiyle Medusa’nın kafasını kesmesi anlatılır. Medusa’nın akan kanından ise kanatlı at Pegasos ile Khrysaor (altın kılıç) doğar. Athena da, düşmanlarını korkutmak için Medusa’nın kesik başını, göğüs zırhının (aigis) ortasına yerleştirir. Athena, aklın, bilgeliğin ve savaşın yanı sıra ip eğirme, dokumacılık, tarım ve bahçeciliğin de tanrıçasıydı. “Polias” kimliğiyle de, toplum düzeni ve yasaların işleyişinden sorumlu, temel siyasal kurumların koruyucusu durumundaydı. Yani bir “kent tanrıçası” diyebiliriz. Bu da odeon zeminindeki Medusa başlı ‘aigis’ tasvirini açıklıyor.
Kadın mücadelesinin simgesi
Apotropeik (bela savıcı) güçleriyle hem koruyucu bir kimlik, hem de sevilen bir figür olarak yaygın şekilde kullanılan Medusa’yla ilgili, Şükrü Özüdoğru ve Düzgün Tarkan’ın ortak çalışmasında ilginç değiniler yer alıyor. Helen, Etrüsk ve Roma tasvir geleneğinde yaygın olan Medusa, Mısır, Hint, Çin, Girit, Eski Anadolu, Avrupa ve Amerika gibi neredeyse tüm eskiçağ kültürlerinde farklı adlar altında, fakat benzer ikonografi, işlev ve kimliklerle biliniyor. Ayrıca Sümer kökenli “Lilith” ve Türk mitolojisindeki “Albıs Cadısı” anlatılarında da Medusa’nın öyküsüyle benzerlikler göze çarpıyor. Anadolu’da yaygın olan Şahmaran söylencesi, nazar, göz değme inanışları da Medusa’yla ilintili gibi duruyor. Medusa mitinin kadın mücadelesinin sembolü haline geldiğini, cinsel taciz ve saldırıya karşı başlatılan ‘Me Too’ hareketinin ikonu olarak kullanıldığını da sözlerimize ekleyelim. Bu nedenle, etkileri çağlar öncesinden günümüze uzanan Medusa’nın, sadece “korkutucu ve koruyucu” sıfatlarıyla sınırlandırılması pek mümkün değildir. Kibyra’daki Medusa’nın gözleri bize bunları da anlatıyor.