Müjde yağıyor üstümüze müjde. Bitmiyor öyle biriyle ikisiyle.
Eskilerden bir cıngıl sanki beynimin içinde. 80’lerin fenomeni “Müjde müjde size, Parizyen’den müjde size“... Güzel kadınların/mankenlerin mini eteklerle çekilmiş sahneleri, bu çorabın getirdiği çekicilikleri falan işte. Aslında kadınların reklamlarda cinsel obje olarak yer almasına ya da toplumsal cinsiyet rollerini hatırlatma/onaylama olarak reklamlarda kullanılmasına karşıyım. Ama ya ekrandaki modeller erkek olsaydı diye düşündüm... Yok, beğenmedim, satılmaz o ürün, böylesi iyi.
Evet, uzun zamandır müjdeler akıyor hayata, uzun zamandır bu melodi çınlıyor kulaklarımda. Ne zaman dövizde bir hareket, ekonomide, hukukta, onda-bunda, gidişatta bir olumsuzluk olsa, kurtarıcı hazır: Hoop! Al sana bir “müjde”... Oyalan bir müddet onunla. Bu balık hafızalarımız, müjdeyle onla bunla oyalanırken de unutulur gider her şey nasıl olsa. Ağlayan bebeğe verilen emzik gibi ver vatandaşa müjdeyi. Müjdeler diyarındayız...
Seçim sathına girdiğimiz bu günlerde, ekonomi, alım gücü, geçim derdi, adaletsizlik, liyakatsizlik vs. ile ezilen vatandaşın önceden duyulmayan, önemsenmeyen hatta azarlanan sesi -tabii ki- birden önemli hale geldi. Seçim zamanı olmasaydı “ne gam”... Seçim döneminde hatırlanan vatandaşa bu vaatler kısa süreli bayram. Şimdi dert koltuk derdi. Ver ardı ardına müjdeleri. Olmadı mı? Yetmeyecek gibi mi? Kaynakların tamamı sende. Boş ver, aç para musluklarını (Yok mu? Kesik mi musluk? Basıver sen de ne olacak ki?), kısacası batır bala/şekere müjde emziğini, öyle veriver vatandaşın eline. Önüne de koy bol resimli, müjdeli haberleri. Haberler arasına serpiştir yeni öcüleri; “terörist bunlar”, “zillet”, “vatan haini”, “dinsiz imansız” vs... Yaratıcılık senin elinde. Öyle ya, uyutmaya çalış ninnilerle masallarla bireyleri. Hala ağlayan mı var? Sana zahmet bir görünüver, korkut, cezalandır bir daha öyle olur olmadık basmasınlar yaygarayı orta yerde, alt etmesinler seni. Sonra, dikkat et uyandırmasın kimse sakın ha. Muhalefetin hepsi “tu kaka”... At ortaya oradan buradan bir söylem, muhalifler hakkında, onlar pirincin olmayan taşını ayıklamaya çalışadursun, sen devam et yola. ”Uyusun da büyüsün vatandaş” ninni...
Uyku sorunum var maalesef, aklımda acayip sorular;
- 1980‘ler akabinde “Arım balım peteğim”le holdingler eline geçen medyanın, iktidar/parti medyasına dönüşümüne ilişkin tez vs. akademik çalışma var mı hiç üniversitelerde acaba?
- RTÜK ve YSK önünde TRT ve bağlı kanalların fırsat eşitliği ilkesine uymadığına dair Ata İttifakı’ndan Sinan Oğan protesto eyleminde bulunmuş. Kafama takılan şu; seçimden çok önceden beri RTÜK zaten böyle değil miydi? TRT uzun zamandır tarafsız olmaktan çıkmıştı. Hatta programların, dizilerin niteliği, içeriği, şiddete teşviki, ideolojik aygıt olarak kullanımı? Bu zamana kadar muhalefetin tamamı topyekun bu konuda çalışma yapmış mıydı, itiraz edildi mi? Seçime bu kadar kısa süre varken sanki biraz geç kalınmadı mı? Bu kanallarla neredeyse bir nesil yetişti...
- Şiddet dili artık yazılı basında... 4. kuvvet görülen ve halkın yanında, tarafsız olması beklenen ancak çoğu yandaş medya haline gelen, özellikle yazılı basının şiddet dili? Makalelerinde ki üslup bile farklılaştı, onlar bile şiddete evrildi. Gazeteler propaganda dolu, gazete değil de reklam broşürü sanki.
- Ya iktidarın seçim hazırlığında açtığı para musluğu? Hazinede para var mı ki? Zaten borçlu değil miydik biz? Nereden geliyor kaynağı, bu zamana kadar neredeydi? 21 yıllık aynı iktidar, imkanı önceden de varsa çözümü varsa o zaman bu ana kadar vatandaşın çektiği neydi? Sanırım vitesi boşalmış kamyon gibiyiz. Bu paralar herhalde yine seçim sonrasında vatandaştan çıkacak gibi. İyi de vatandaşta ne kaldı ki? Yoksa bilmediğimiz bir gelişme olup çölden altın ya da döviz yüklü sahipsiz develer mi geldi?
- “Cumhuriyeti biz koruruz”, “kadını biz daha iyi koruruz”, “her şeyi en iyi biz yaparız” derken İstanbul Sözleşmesi’nden çık, 6284’ü tartışmaya aç. Yetmedi, Anayasanın değişmez ilk 5 maddesine bile göz koyan vekil adaylı Hüda-Par’ı kalk ittifaka al (Buradaki hedef HDP/YSP Kürt seçmenlerinin muhafazakar kanadı sanki). HDP terörle ilişkili dedin de Hizbullah’la adı anılan, ilişkisinden dem vurulan Hüda-Par neden yanında? Hizbullah... Bu ülke onunla öğrendi domuz bağını, mezar evlerini. “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu şimdi” denmez mi? Yetmedi mi bu milletin çektiği?
- Bırakın vekil seçimini, en ufak bir işyerine eleman alımında bile şaibeli/suçlu olmamasına dikkat edilir ve soruşturulurken ticarette eskiden ‘basiretli tüccar’a önem verilir, kanunlarda bile bu yer alırken etik mesleklerde ve her halde önemli olması gerekirken vekil adaylarının portreleri? Sanırım medyanın bunları dile getirmemesi ve masal dünyasının izleniyor/okunuyor olması yeterli.
- Phaselis, Finike? Okçuluk moda malum, bir şeyleri, birilerini çağrıştırıyor sanki. Seçim sürecinde bile durmuyor sit/doğa alanlarında rant düşüncesi.
- Mafya ne zaman ve neden kral oldu, saygın oldu? Temiz, çalışkan, dürüst insanlarımız ne zaman kaybeder hale geldi?
- Gururumuz, güvenimiz, desteğimiz o güzelim Kızılay’a ne oldu? Bu kadar açığa çıkan olaya rağmen neden istifa gelmedi?
- Deprem, depremzede? Enkazda öylece birini bekleyip yiten canlar müjdelerle geri gelir mi? Bu acılara bu müjdeler yama olur mu, açık yaralar kapanır mı ki?
- İktidarın 21 yıldır görevde olduğu düşünüldüğünde sanki başkası iktidardaymış gibi verdiği seçim vaatleri ne kadar samimi, ne kadar ikna edici? Gazetecilere, hukukçulara, sanatçılara yönelik halen gözaltı haberleri? Gezi tutukluları 1 senedir içeride. Düşünce özgürlüğü ve ifade hürriyeti?
Sürüyor sorular, sığmıyor köşelere, ilave oluyor habire üstüne.
Şu ana kadar fragmanı yaşamış gibiyiz, bu filme dikkat etmeli.
Müjdeler diyarından; uyumadan, uyutulmadan, yaşadıklarımızı unutmadan ve unutulmadan bir an önce sorunsuz çıkmak dileğiyle.
Farklılıklarımızla bir arada, hep birlikte adalet, eşitlik, hak ve hukukla, özgürce, refah içinde yaşayacağımız aydınlık günler dilerim. Sevgi ve saygılarımla...