Mutsuz dahi!

Adı; William James Sidis. Rus Yahudi’si göçmen bir ailenin çocuğu.
1898 yılında New York’ta doğuyor.
Babası bilim adamı, annesi tıp doktoru. IQ seviyesi 250-300 arasında.
Einstein’den fazla bir zekaya sahip! Sadece 18 aylıkken tüm gazeteleri okuyor.
Altı yaşında Latince ve Yunanca’da ustalaşıyor. Sekiz yaşında Rusça, Fransızca, Almanca ve İbranice konuşuyor.
Vendergood adı verilen kendi dilini yaratıyor.
Bugün de dünyanın en saygın üniversitelerinden Harvard’a giriyor.
11 yaşında.
Öğrenmekle kalmıyor, öğretiyor da.
Gazeteler çılgına dönüyor.
‘Dahi çocuk, yeni Einstein!’
Dünya onu alkışlıyor.
Neler yapacak diye merak ediyor herkes.
Fakat o, sadece çocuk olmak istiyor.
O’na göre dahi olmak bir ayrıcalık değil, bir hapishane!
Oyun yok, arkadaş yok, sessizlik yok! Her şey ders, gösteri ve performans!
Dünya onu bir mucize olarak görüyor.
O ise kendini kobay gibi hissediyor.
16 yaşında Harvard’dan mezun oluyor.
Yorgun, hayal kırıklığına uğramış, boş.
Dahiliği bırakıyor, alkışları duymuyor. İsmini de atıyor, takma isimlerle boş işlerde çalışıyor. İsimsiz kitaplar yazıyor.
Okunmak için değil, var olmak için.
Gazeteciler onu bulunca kaçıyor, saklanıyor.
17 Temmuz 1944.
Boston’da beyin kanamasından ölüyor.
46 yaşındaydı öldüğünde. Şöhret yok, ailesi yok! Onu dünyaya tanıtan gazeteler alay ediyor;
‘Eski dahi karanlıkta öldü!’
Bir dahi olarak çok şey yapacaktı.
Fakat umutları boşa çıkaran biri olarak anıldı.
Soru şu?
Ebeveynlere hep şunu anlatmaya çalışıyorum;
Çocuklarınızı eğitim, öğrenim konularında sıkmayın.
Bırakın ne olacaklarsa olsunlar.
Onlara mutluluk verin, gerisi nasıl olsa gelir.
En zeki olmanın ne anlamı var?
Mutlu olamadıktan sonra?