Park adları ve bir şiir

İki yıl ayrı kalınca memleketten, insan özlüyor elbette...

Beydağlarına baktım, baktım ve İsmail Uyaroğlu'nun şu şiirini okudum iç sesimle:

'Doğuda, Adana'nın oralarda

Binbir kurt, kuş ve eşkıya

Barındıran Toroslar

Antalya'da

Oturmuş denizin karşısına

Lir çalıyor.'

* * *

Beydağları lir çalarken ben halk otobüsüne bindim cebimde dört yıl önce Antalya Büyükşehir Belediyesi'nden aldığım '65 yaş üzeri' kartımla.

'Geçmez amca' dedi sürücü, 'Daha açılmadı 65 yaş üstü kartları.'

Neymiş bu 65 yaş üstü insanların çektiği be kardeşim.

Günlerce evden dışarı çıkma, çıkarsan da şu saatler arasında şöyle bir dolaş dön git ev hapsine.

Ne çileymiş be!

'Ben gençliğin ne olduğunu biliyorum arkadaşım, sen yaşlılığın ne olduğunu biliyor musun?' diye sorar bir şiirinde Orson Welles.

* * *

Raylı taşıma sisteminin rayları döşenmiş Meltem Mahallesi'ne.

Çağdaş bir ulaşım sistemi.

Ama kendisinden bir ses yok şimdilik.

Kenti bir uçtan bir uca dolaşan raylı sistem umarım kısa sürede tüm semtlerde hayata geçirilir.

Yaklaşık 24 yıldır oturduğumuz Meltem'de beni sevindiren kalıcı görsellerle de karşılaştım iki yıl sonra.

Ülkemizin 1950'li yıllara dek gördüğü en önemli eğitim sistemi olan Köy Enstitüleri'nin adını taşıyan park idi birisi.

Küçük defterime şöyle yazmışım bir zamanlar.

Alıntı, tarihçimiz Sinan Meydan'dan.

'Köy Enstitüleri kapatıldığından beri Cumhuriyetimiz sabah güneşinden mahrum. Bu karanlık ondan be kardeşim.'

* * *

Ve sonra geçmiş yıllarda yakından tanığım, muhabbetinde bulunduğum sevdiğim iyi insanlardan Hulusi Güven abimizin adını taşıyan park oldu beni o güzel yıllara götüren.

Karşılaştığı insanlara, tanışırken verdiği selam 'Umur bulasın' idi Hulusi Güven'in.

Umuru bulasın Hulusi Abi, adın Meltem'de bir parkta sonsuza dek yaşayacak.

* * *

Bir zamanlar adı Atatürk Stadyumu olan Antalyaspor Stadı'nın hemen yanında bir trafo duvarında karşılaştım Mustafa Kemal Atatürk ile. Yapan bir de güzel çizmiş Kocatepe'deki Atatürk'ü ve özenerek yazmış Nazım Hikmet'in Kuvayi Milliye Destanı'ndan;

'Sarışın bir kurda benziyordu

Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı

Yürüdü uçurumun başına kadar;

Eğildi, durdu

Bıraksalar

İnce uzun bacakları üstünde yaylanarak

Ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak

Kocatepe'den Afyon ovasına atlayacaktı.'