Siyasilere Yargıda Reform çağrısı

Türk Yargı Reformu için yenilikçi çözümler geliştiren ve Ekonomi, Hukuk, Akademi ve Siyaset dünyasında dile getirdiği çözüm önerileri kabul gören Daha İyi Yargı Derneği tarafından hazırlanan ‘Yargıda Temel Çözüm Adımları’ konulu çağrı, 14 Mayıs’ta seçime girecek olan Cumhurbaşkanı adaylarına, Yüksek Yargı Organlarına ve Türkiye’de faaliyet gösteren siyasi partilere gönderilecek.

Daha İyi Yargı Derneği Başkanı Av. Mehmet Gün ile Yönetim Kurulu Üyeleri Prof. Dr. Ali Murat Vural, Av. Hande Hançar, Av. Direnç Bada ve Av Ayşegül Andıç tarafından imzalanan çağrıda, Cumhurbaşkanı dâhil, bakanlar ve milletvekilleri ile üst düzey yargı mensupları ve kamu görevlilerinin işleyecekleri suçlarda kurulması istenilen Adalet Yüksek Mahkemesinin yetkili olması isteniyor.

Türkiyede yargı bağımsız değildir! Yargı, hukuken yürütme ile yasamaya, fiilen de Adalet Bakanlığı’na bağımlıdır. Bağımsız olmayan yargı tarafsız da olamaz. Yargı bağımsız değilse demokrasi ve halkın refahı geriler.önsözü ile yapılan çağrıda yer alan yargı reformuna ilişkin talepler şöyle;

-Yargı hizmetlerini düzenleyen ve yargı sisteminin idaresinden sorumlu Adalet Yüksek Mahkemesi kurularak, yargı hizmetine ilişkin HSK ve Adalet Bakanlığı’na verilen yetkilerin bu kuruma aktarılması. Toplumun tüm kesimleri ve meslek mensupları Kurum’da temsil edilmeli, üye kompozisyonu hiçbir kişi veya grubun nüfuz kuramayacağı yapıda olmalıdır.

Bütün meslek mensupları idari yönden sadece Kurum’a bağlı olmalıdır.

-Kurum, yargı hizmet kurumları ile hizmetin muhataplarından oluşan, yargı hizmetlerinin ihtiyaca uygunluğunu istişare ederek tavsiyeler oluşturan bir Daimî Hukuk Şûrası ile desteklenmelidir. 

-Yargının idaresiyle ilgili her türlü karar yargısal denetime açılmalı, bu konuda uzman, seri yargılama yapan Adalet Yüksek Mahkemesi kurulmalı, isteyen herkes bu mahkemede dava açabilmelidir.

-Anayasa Mahkemesinin kapasitesi artırılmalı, mahkemedeki siyasileşme giderilmelidir. İsteyen herkes, Anayasaya aykırı her türlü kanunların, olağanüstü hal (OHAL) dâhil kararnamelerin, kararların ve işlemlerin iptalini talep edebilmeli, aynı konudaki tüm talepler tek dava halinde görülmelidir.

-Hâkimler ve savcılar da yönetimleri tamamen kendi mensuplarından oluşan tam bağımsız meslek kuruluşlarına sahip olmalıdır.

-Adalet Yüksek Kurumu, Adalet Yüksek Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay üyeliklerine adaylıklar ve atamalarda tam şeffaflık sağlanmalı, sürece kamuoyu mutlaka dâhil edilmelidir. Aday gösterme gerekçeli ve açık oy esasına tabi olmalı, aday adaylığından seçme ve atamaya kadar sürecin tamamı yargı denetimine tabi tutulmalıdır.

***

Kıssadan hisse

Aç kalan tilki kasabaya inmiş.

Sütçünün süt çanağını devirmiş, sütü içmiş.  

Fırıncının tezgâhından ekmek kapmış yemiş.

Kasabın vitrininden de kocaman bir but kapıp bir güzel mideye indirmiş.

Tilkinin ve etin kokusunu alan kasabanın tüm köpekleri tilkiyi kovalamaya başlamış.

Tilki önde köpekler arkada kovalamaca uzun bir müddet sürmüş.

Bir süre sonra sütçünün köpeği yorulup takibi bırakmış.

Bir müddet geçince bu sefer fırıncının köpeği de tilkiyi bırakmak zorunda kalmış.

En son kasabanın çıkışına yakın bir yerde kasabın köpeği de pes etmiş.

Tilkinin arkasında bir tek demircinin köpeği kalmış.

Tilki önde, demircinin köpeği arkada ısrarlı kovalamaca saatlerce devam etmiş.

Kovalamaca kasabadan çıkılıp tepelere doğru sürmüş.

Sonunda tilki de artık dayanamamış, durmuş.

Kendisini kovalayan demircinin köpeğine söylenmiş;

-Yahu arkadaş sütçünün sütünü içtim tamam, fırıncının ekmeğini yedim o da tamam hadi kasabın etini kaptım ama buna rağmen onlar bile pes etti peşimi bıraktı da ben demirciye ne yaptım ki bir türlü ayrılmıyorsun peşimden?

Yukarıdaki öyküde tilkinin anlamadığı şey, demircinin köpeğinin menfaat değil, adalet peşinde olmasıydı. O’nun kafasındaki sistem, karşılıklı menfaate dayalı kapitalist sistemken,  demircinin köpeğindeki sistem evrensel hukuktu. Yani bana zarar vermen şart değil. Sen başkalarına zarar verdiğin için suçlusun.

Demircinin köpeği gibi, adalet arayan adalet bekçileri her zaman olacaktır.

Olmalıdır da.

Tarihten örnek verecek olursam.

Zehir içirilerek öldürülen Sokrates’in yüzyıllar sonra yargılandığı mahkemede suçsuzluğunun ispatlanması benim için bir şey ifade etmiyor.

Geciken adalet, adalet değildir.

Ve adalet her zaman aranmalıdır.

Yalnız kendimiz için değil, başkaları için de adalet aramalıyız.

Madenlerde, afetlerde, çocuk istismarlarında, işkencede ve tüm hak arayışlarında Sivil Toplum Örgütleri’nin gücü yadsınamaz.

Bu seslere iktidar olsun muhalefet olsun toplumun tüm kurumları duyarlı olmalıdır.

***

Ne demişti Konfüçyüs?