Yapay zekâ ve teknoloji alanındaki dijitalleşme, işverenler için avantajlı çıktılar sunsa da özellikle geçimini emeğiyle sağlayanlar için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Öyle ki dijital güvenlik uzmanı Tuna Terzioğlu’na göre, güvenlik sektöründeki yapay zekâ entegrasyonu sayesinde artık personel çalıştırma konusunda şirketlerin eli ciddi oranda rahatlayacak. Terzioğlu, gelişen yapay zekâ ile birlikte güvenlik sistemlerinin düşünebilen, yorumlayabilen, öngörebilen ve koruyabilen bir yapıya evrildiğini söyledi. Yönetim ve Kurumsal Gelişim Danışmanı Canan Duman da dijitalleşme ve yapay zekâ gelişiminin emekle geçimini sağlayanlar için sorun teşkil edebileceğini ifade etti.
PERSONEL SAYISINI AZALTACAK
Türkiye’de son yıllarda yaşanan ekonomik dalgalanmalar, güvenlik personeli maliyetlerini birçok işletme için taşınamaz seviyeye yükseltti. Terzioğlu dijital bekçi hakkında, “Bugün 7/24 güvenlik için 4–6 personel çalıştırmak gerekiyor. Maaş, SGK, yemek, yol, kıdem yükleri derken işletmenin yıllık maliyeti milyonları buluyor. Dijital bekçi bu yükü ortadan kaldırıyor. Üstelik hatasız çalışıyor” dedi.
HAYAT KURTARICI
Dijital bekçi sisteminin en kritik bileşenlerinden biri, termal kamera tabanlı yangın erken tespit algoritması. Terzioğlu, “Normal kameralar dumanı görünce alarm verir. Termal kameralar ise henüz duman çıkmadan ısı değişimini tespit ederek saniyeler içinde uyarı üretir. Yangın başlamadan müdahale edebiliyorsunuz. Termal analiz, özellikle soğuk hava depoları, üretim alanları, fabrika çatıları, orman sınırları ve enerji odaları gibi riskli bölgelerde hayat kurtarıcı nitelik taşıyor” diye konuştu.
YORUMLAYABİLEN YAPIDA
Terzioğlu’na göre Endüstri 4.0 yalnızca üretimi değil, güvenliği de tamamen değiştirdi. Terzioğlu, “Bugün güvenlik; kamera + sensör + yazılım + yapay zekâ birleşimiyle yönetiliyor. Bu tamamen Endüstri 4.0 mantığıdır. Sistem yalnızca izlemiyor; öğreniyor, yorumluyor, risk oluşmadan haber veriyor. Bunlardan biri de baret tespit sistemidir. Bu sisteme maske analizi, reflektörlü yelek/iş kıyafeti kontrolü, sigara analizi, düşme–koşma–agresif hareket gibi davranış tespiti, yetkisiz alan giriş kontrolü gibi yetiler dâhildir. Bu sistemler sayesinde belediyeler ve işletmeler hem çalışan güvenliğini artırıyor hem de verimliliği yükseltiyor. Türkiye’de artan maliyetler, güvenlik açıkları ve insan kaynağı sıkıntısı kurumları dijital bekçi sistemine yönlendiriyor” dedi.
BEYAZ YAKALILARIN BİLE İŞLERİNİ YAPABİLİYOR
Yönetim ve Kurumsal Gelişim Danışmanı Canan Duman ise, “Yıllarca yapay zekâ için ‘rutin ve tekrarlayan işler için işçilik ihtiyacını azaltıyor, verimliliği artırmak amacıyla teknoloji kullanılıyor’ denirdi. Oysa bugün yapay zekâ sadece tekrarlayan el emeğinin yerini almıyor; aynı zamanda tekrarlayan bilişsel emeğin de yerini alıyor. Genellikle üniversite eğitimi ya da özel eğitim gerektiren alanlarda çalışan beyaz yakalı çalışanların işlerini de yapabiliyor. Otomasyon, ofis işlerini de ortadan kaldırmaya başlıyor” dedi.
EŞİT RİSK OLUŞTURMUYOR
Duman, “Dijitalleşme, emekle ilgili tartışmaları beraberinde getiriyor. Bilgisayarları ve akıllı telefonları kullanırken veya bir çağrı merkezi temsilcisiyle konuşurken gittikçe görünmez hâle gelen bir emek tarzı, yeni üretim biçimleri ve üretim ilişkileri ortaya çıkarıyor. Yapay zekâ her işi ve sektörü etkiliyor ancak hepsi üzerinde eşit bir risk oluşturmuyor. Dijitalleşme kimi çalışan grubunun etkisini zayıflatıyor, kiminin değerini artırıyor. Bazı şirketler otomasyon nedeniyle etkisi zayıflayan çalışanları kaybetmemek için yeni bir iş gücü planlaması yaparak çalışanları elde tutmaya çalışıyor. Bazıları ise bu yol ayrımında insan gücünü zorunlu girdi olmaktan çıkararak fabrikalarda makine kullanımını artırıyor” ifadelerini kullandı.