TEMA Vakfı 17–30 Kasım Erozyonla Mücadele Haftası’nda “Toprak yoksa su yok, su yoksa gıda yok” mesajıyla toprağın yaşam döngüsündeki rolünü vurgulayarak, erozyonun hem tarımsal üretimi hem de su kaynaklarını tehdit ettiğini belirtti
“500 YILDA OLUŞAN TOPRAK, 16 YILDA KAYBOLUYOR”
Ülkemizde her 16 yılda 1 santimetre verimli toprak kayboluyor. Ancak aynı miktarda toprağın yeniden oluşması 500 yıl sürüyor. Bu kayıp, yalnızca tarım verimini düşürmekle kalmıyor; su tutma kapasitesini azaltarak kuraklığı derinleştiriyor, ürün kayıplarını ise yüzde 50’ye kadar artırıyor.
Karalardaki tüm yaşamın toprağa bağlı olduğunu hatırlatan TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, toprağın gezegenin 'sihirli örtüsü' olduğunun altını çizerek şunları söyledi:
“Yalnızca tarım için değil; suyun döngüsü, gıdanın sürekliliği ve iklimin dengesi için de toprak hayati öneme sahip. Toprağı korumak demek, yaşamın devamını güvence altına almak demektir. Bugün toprağa sahip çıkmazsak, yarının suyunu, gıdasını ve yaşamını kaybederiz.”
TOPRAKLARIN YÜZDE 90’I RİSK ALTINDA
Dünya genelinde toprakların yüzde 33’ü bozulmuş durumda. Mevcut gidişat sürerse 2050 yılında bu oranın yüzde 90’a ulaşacağı tahmin ediliyor.
Ataç, erozyonun toprağın en verimli kısmını yok ettiğini belirterek tarımsal üretimdeki kaybın kimyasal gübre ve aşırı sulama ile telafi edilmeye çalışılmasının doğaya ek zarar verdiğini ifade etti:
“Kimyasal gübreler ve pestisitler toprak ekosistemini zayıflatırken, aşırı sulama derelerimizi, göllerimizi ve nehirlerimizi kurutuyor.”
KURAKLIK GENİŞLİYOR, TOPRAK SAĞLIĞI BOZULUYOR
İklim değişikliğiyle birlikte yağış rejimleri değişiyor; toprak her geçen yıl daha fazla kuruyor. Son 30 yılda dünyada kurak alanlar 4,3 milyon km² genişledi. Türkiye’de ise toprakların yüzde 5,5’i, yani Konya büyüklüğünde bir alan artık daha kurak bir iklim kuşağında bulunuyor.
Ataç, sıcaklık artışının doğrudan su kaynaklarını ve gıda üretimini etkilediğini belirterek, “2050 yılına kadar gıdaya olan talep yüzde 50 artacak. Ancak toprak kaybı ve su azalması bu ihtiyacın karşılanmasını zorlaştırıyor.” dedi.
ÇÖZÜM: SAĞLIKLI TOPRAKLAR
Tüm bu sorunların çözümünün merkezinde toprağın bulunduğunu vurgulayan Ataç, sağlıklı toprakların karbon tutarak iklim krizinin etkilerini azalttığını, yağışların büyük bölümünü depolayarak pınarları ve akarsuları beslediğini hatırlattı.
“Erozyonla mücadele, iklim değişikliğiyle mücadelede kritik öneme sahip. Sağlıklı topraklar bereketi artırır, yaşamı güvence altına alır. Daha yaşanabilir bir gelecek için toprağın gıda, su ve iklim ile arasındaki bağı doğru anlamak ve bu bağı güçlendirmek zorundayız.”