Yürekli bir kadını yitirdik. Bu ülkenin sayısız kahraman kadınlarından biriydi. Pamuklar içinde saklamamız gerekirken üniversiteden atıldı, karakollarda, adliye koridorlarında süründürüldü. Harvard Üniversitesi mezunuydu, oralarda gönenç içinde, mutlu mesut bir hayat sürebilirken, ülkesine döndü. 2011 yılında Mardin Artuklu Üniversitesi’nde Arkeoloji Bölüm Başkanı olarak göreve başladı. Okuttuğumuz, büyüttüğümüz, yetiştirdiğimiz insanlar, gençler niye bu ülkeden gidiyor diye merak ediyoruz ya, işte tam tersine bir öykü bu. Üstelik insanların bu ülkeyi niye terk ettiğini, bu topraklara niye kahrettiğini anlatıyor. Amerika’da okuyup ülkesine hizmet için geri dönenlerin, toprağına sahip çıkanların başına neler geldiğini anlatıyor. Hem de en acı şekilde… Artuklu Üniversitesi’nde göreve başladıktan sonra Mardin genelinde sit alanlarının yağmalanmasını önlemek için neredeyse tek başına mücadele etmeye başladı. Bu yüzden ciddi tehditler aldı. En ağır küfürler, hakaretler, hatta ölüm tehditleri… Üniversitede mobbing…
Üniversitedeki odası basıldı
Mardin Müzesi’ndeki usulsüzlükleri dile getirdiği için üniversite yönetiminin yanı sıra müze yönetimiyle de sık sık karşı karşıya geldi. Bu çatışma sonucu müzecilerle davalık oldu. Hakaret ve mobbing davalarını kazandı, ama üniversite yönetimi 2015 Ağustos ayında iş akdini feshetti. Üniversiteden kovuldu. Ardından da odasına ve kültür varlıklarının muhafaza edildiği depolara girildi. Arkeolojik eserleri izinsiz olarak odasında bulundurduğu gerekçeleriyle soruşturma açıldı. Resmen suç üretildi. Bir bilim insanına ‘izinsiz araştırma yapma’ suçlaması yöneltildi. Yani bilim yapıyor diye suçlandı. Ancak bu ülkede olur böyle şeyler… Odasında ve depolardaki eserler arkeolojik açıdan önemsiz bulundu. Suçsuzluğu kanıtlandı. Ülkemizdeki her arkeoloji bölümünün odalarında, raflarında, depolarında bulunan etütlük malzemelerdi çünkü onlar. Bilimsel çalışmalarda, araştırmalarda kullanılan buluntular. Akademisyenler, asistanlar, doktora ve yüksek lisans yapanlar, öğrenciler faydalansın, incelesin, öğrensin, karşılaştırma yapsın, bilimsel sonuçlar üretsin, tez hazırlasın, makale yazsın diye üniversite çatısı altında tutulan eserler. Fakat yağmaya, hırsızlığa, usulsüzlüğe direndiğiniz zaman bilim yaparken kullandığınız materyal bile suç oluyor. Odası basılan, depolara girilip ‘aha bulduk’ diye üstüne çullanılan bu eserler arkeolojik açıdan değersiz bulununca Mardin Müzesi bunları gömme kararı aldı. Bir oda dolusu eser üniversite alanı içinde, koordinatları müze müdürlüğünce belirlenen bir alana gömüldü.
Birbirinden iğrenç mesajlar
Tarihi eser kaçakçılığına, sit alanlarının yağmasına karşı verdiği mücadele nedeniyle istenmeyen kişi ilan edilen, üniversiteden kovulan, ömrünün son yıllarını mahkemelerde hakkını arayarak geçiren bu yiğit kadından geriye çok şey kaldı. Kocaman bir mücadele ahlakı kaldı mesela. Bir de açtığı davalara yansıyan hakaret, tehdit mesajları. Ayaklarına dolanan bu bilim insanına küfürler savuran müze yöneticileri Ankara’daki dostları, siyasi sahipleri tarafından korundu, kollandı, fakat gönderdikleri mesajlar, dava dosyalarına giren tehdit mesajları elimizde. Müze müdürü N. E. şöyle bir mesaj göndermiş mesela: “Senin derdin ne kardeşim, hazımsızlığın ne? Ahlaksal bir çöküntü içine mi girdin? Tecavüze mi uğradın? Bu saldırgan, ahlaksız, çirkef, çamur ruh halin ilaçlarını alınca mı ortaya çıkıyor? Rakıyla karıştırınca mı? Oturduğun, maaşını aldığın, imkanlarından faydalandığın devletin üniversitesinde bir artı değer üretemeyince, maaşını hak etmeyince bölümdeki tüm asistanları illallah ettirip bıktırınca, bilimsel bir makale yazmaktan aciz, bölümü öğrencisiz bırakınca, kendi egoların için bu ahlaksız düşünce tüm ruhunu sardı anlaşılan. Kimse sana karışmasın ve iş yapar görün diye saldır sağa sola azgın köpekler misali”.
‘Tarih sizi affetmeyecek ağalar’
“Bakalım Mardin’e ikimiz de sığacak mıyız?” diye tehditler, “Benim düşmanımsın, bu saate kadar sana karışmadım, ama bundan sonra verdiğin her rahatsızlığı burnundan getirmezsem…” diye başlayıp küfürlerle biten mesajlar, bunlar da yıldırmayınca FETÖ’cü suçlamaları… Karşılarına kahraman bir kadın dikilince ilk akıllarına gelen şey, kadın kimliği üzerinden saldırmak… Hepsine toptan bir cevap verdi: “Mardin'de çok kanunsuzluk var, çok. Neyse ki arkalarında kolektif aptallıkları sonucu suçlarına dair epey somut kanıt bıraktıkları için dokunulmaz olduklarını sanan o gafil kuklalar ve kuklaların ipini tutan büyük kuklalar bir gün adaletin hükmünden kaçamayacaklar. Hadi oradan namert korkaklar! Bendeki yürek ve zeka sizde olsa zaten böyle pespaye yollara muhtaç olduğunuzu düşünmezdiniz. Hepiniz çirkin eylemleriniz ve ardınızda bıraktığınız somut suç delillerinizle tarihe kayıt olarak düşüldünüz. Elbet bir gün kitaplar sizi yazacak, haberler sizden bahsedecek, bilimsel platformlarda berbat örnekler olarak kullanılıp çatır çatır eleştirileceksiniz. Aldığınız ahlar hep ayağınıza dolanacak. Ve tarih sizi affetmeyecek ağalar, sultanlar!” Dünyayı dar ettikleri, mahkeme koridorlarında süründürdükleri bu bilim kadını, ülkenin tarihi ve kültürel mirasını tehditlere pabuç bırakmadan korumaya çalışan bu büyük insan beyin kanaması sonucunda vefat etti. Arkeolog Doç. Dr. Güner Coşkunsu aramızdan ayrıldı. Verdiği mücadele rehberimiz olsun.