Zamansız

Zaman; bir türlü yönetemediğimiz, çoğunlukla geç kaldığımız, belki de hayatımızdaki en büyük gizem…

Bunu bu kadar gizemli yapan belki de ruh ve beden uyumu. Aynı vücutta iki uyumsuz karakter, bu iki karakteri bir arada tutabilmek büyük meziyet gerektiriyor.

Beden zamanın boyunduruğunda anda yaşarken ruh bunu asla umursamaz, o bambaşka bir boyutta takılır, başlarda ruhun gelgitlerini umursamaz ancak kaybettiğinde farkına varır. O farkındalık geldiğinde de büyük bir özlemle ruhunu ister ve Yaşar Kurt’un da dediği gibi;

“Ne zaman geldin ruhum, görmedim seni, uçaktan atlarken unuttum galiba özledim”...

Sarılıp hiç bırakmamak istersiniz. Bedenin en büyük ilacı ruhtur çünkü sizi sarılıp sarmalayan, devam etmenizi sağlayan o itici güç ruhtan gelir.

İnsan hayatı, bir zaman çizelgesinden ibaret gibi birileri bizim için bir tablo oluşturmuş ve o tabloya göre yaşıyoruz. Bu tablo belirli yaş aralıklarına göre gruplandırılmış.

Zaman sizi paçavra gibi yerden yere vururken bir yerlerde bıraktığınız ruhunuz sizi koruyamaz ve önünüze gelen tabloya uyarken bulursunuz kendinizi ve bazı şeyler için geç kalmışlık hissi başlar. Kapanan kapıların ardında bulursunuz kendinizi.

Zamanı istediğimiz gibi yönetebilmek için ruh ve bedenin paralel, birbirini desteklemesi lazım. Evet bedenin bir yaşı var ama ruhun bir yaşı yok. Ruh; zamana kafa tutan, zamanı bükerek bedeni besleyen, zaman karşısında en büyük silahımız, bedenimizin yanında tutabileceğimiz sürece. Uzun ve sağlıklı bir ömür yaşamanın belki de en büyük anahtarı.

Zamana ruhuyla hükmetmiş bir zamansızla tanıştım. Zamansızların yaşı yoktur, uymak zorunda oldukları birer tabloları da yoktur. Onlar hayatı istedikleri gibi yaşayıp her yaşta o tabloların üzerinde özgürce hareket ederler.

Antalya’nın bisiklet gruplarından Şafak Bisikletçileri ile yollarımız kesişti ve Çetin Amca’yla orada tanıştım. Çetin Amca 1938 doğumlu. Evet yanlış duymadınız tam olarak 86 yaşında ve aktif bir hayat sürüyor. Sohbet ederken gözlerinde bedenine sımsıkı tutunmuş ruhunu gördüm. Kelimeler ağzından değil ruhundan dökülüyordu. 50’li yıllardan itibaren bisiklet süren Çetin Amca, bir asker emeklisi ve hayatı boyunca kayaktan tutun da birçok spor dalıyla haşır neşir olmuş ve yol yapmayı çok seviyor. Motosikletiyle Alplere bile gitmiş.

Bedeni durdurmaya çalışmış ama o her defasında başka bir yolunu bulup hareket etmeyi, yolda kalmayı başarmış.

Onun için amaç bir yerden bir yere gitmek değil, yolda olmak ve tadını çıkarmak. Benim de sahip çıktığım bir düşünce bu ve hareketli olmak hareketi bıraktığımız an çökeceğimiz an gibi geliyor. Hatta kendisiyle ilgili şöyle bir cümle kurdu; "Beni bir hafta odaya kapatsalar ölürüm” dedi. Ruhu bedenine sahip çıkıyor. Genelde baskın karakter beden olsa da Çetin Amca onun da bir yolunu bulmuş gibi görünüyor. Harekete devam... Ruhlarımıza sahip çıkalım.