Dans kısaca, bir öyküyü, bir oyunu, bir durumu vücut hareketleri ile ritmik biçimde anlatma sanatı olarak biliniyor.

Kolay mıdır dans etmek?

Hayır, zordur dans etmek. Fakat zoru başardınız mı, dünyanın en büyük keyfini alırsınız.

Ben de Latin dansları öğretmeni yeğenimden salsa figürü almıştım bir iki ders. Anlatamam aldığım keyfi. Salsa, tango için 'Maço danslar' derlerse de inanmayın. Öğrenin, tavsiye ederim. 2014 yılında Dünya Dans Günü bildirisini okuyan Fransız Kareograf  Mourad (Murad) Merzouki şöyle demişti dansın zorluğu için; 'Kendi hayatınız için başkasının biçtiği rollerle yetinmeyip şansınızı zorlayın. Düşsenizde ayağa kalkıp yeniden deneyin. Ama asla vazgeçmeyin.'

Dünyada milyonlar dün, 29 Nisan Dünya Dans Günü'nde, dansın büyüsünde buluştu.

Sadece bir gün, dansa adanıyor.

Fransız dansçı ve koreograf, modern balenin atası, dünyaca ünlü balet Jean Georges Noverre'in doğum gününde (29 Nisan 1727) kutlanıyor. Tüm insanlığı kucaklayan Dünya Dans Günü'nün geçmişi ise dansın tarihçesiyle kıyaslandığında henüz bir çocuk.

Tarihte dansın aldığı yola bakıldığında; ilkçağlarda kabilelerin yaptığı danslar vardı ve bu danslar belli kurallar içinde ayinlerde, büyü ve dini gösterilerde yapılıyordu. Eller çırpılarak, şarkılar söylenerek, vurma çalgılar, kaval ve flütle ritim tutuyorlardı.

Dans etmek eskiden de bugünkü gibiydi. Bir gerekçe bulunurdu. Biz Türkler ise gerekçe beklemez, 'Kapı gıcırtısından' oynarız!

Çok eskiden de bir savaşın kazanılması, ilkbaharın gelişi, bayram coşkusu, başarıyla sonuçlanan zorlu av partileri, sağanak yağmur, insanların dans etmesi için yeterli nedenlermiş. Yine kaynaklardan öğreniyoruz ki, yüzyıllar geçtikçe dans etmenin gerekçeleri de değişti, yeni nitelikler kazanmaya başladı. Dans artık matematikten de zor hale geldi. Adımlar ve beden hareketleri sayılara ve belirli kurallara bağlandı.

Dansa tapan ülkeler de çıktı zamanla, mesela Hindistan ve Japonya başı çekiyor. Bu iki ülkede dans bir ayin gibi yapılıyor.

Dans bir sanattır. Yaşamımızın bir parçası olmaya devam etmeli, kaybolmaya başlayan güzellikler içinde insanın duyacağı bir mutluluk olmalı. Uygarlığın ilk belirtilerinden biri olan ve giderek ulusal ve uluslararası kültürel alışveriş sayesinde yaygınlaşan dans, sözlerin yetersiz kaldığı, sessizliğin doruk noktasında aşkın ve hatta nefretin gücünü en zarif şekilde ifade edilebilen, ruh ve beden ilişkisinin en güzel anlatımı olan bir sanattır. Dans, yumuşaklığı, zarafeti ve bu yapısının doğal sonucu olarak insanla yeşeren bağımsız yapısı nedeniyle barışın ve sevginin en doğru anlatımıdır. Dünya Dans Günü kutlamalarının yalnızca bir günle sınırlı olamayacak kadar derin anlamlar taşıdığının bilinciyle günler ve hatta haftalar boyunca çeşitli etkinliklerle kutlanmasının gelecek nesillere bırakılacak güzel bir miras olduğunu düşünüyorum.

Haydi, dans edin;

Bir gün bile olsa.

Bugün de Dünya Caz Günü