EKONOMİ

İş dünyası Antalya’da buluştu

26. İş Dünyası Zirvesi Antalya’da yapıldı. Zirvede iş dünyasının liderleri yaşanan sorunlara dikkat çekerek önemli önerilerde bulundu

Kemer'de organize edilen Türk İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) 26. İş Dünyası Zirvesi, iş ve ekonomi dünyasının nabzını tuttu. Batı Akdeniz Sanayi ve İş Dünyası Federasyonu’nun (BAKSİFED) ev sahipliğinde Antalya’da gerçekleştirilen Zirvede Türkiye ekonomisinin 2026 yılı hedefleri, küresel ekonomik dönüşümlerin Türkiye’ye etkileri, bölgesel kalkınma modelleri, dijital ve yeşil dönüşüm süreçleri ele alındı. Zirveye Vali Hulusi Şahin, Kemer Kaymakamı Ahmet Solmaz, Kemer Belediye Başkanı Necati Topaloğlu, KKTC Antalya Konsolosu Aslı Erkmen, ATB Başkanı Ali Çandır, ATSO Meclis Başkanı Ahmet Öztürk, BAKSİFED Başkanı Mustafa Cengiz, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, TÜKONFED Başkanı Süleyman Sönmez, ANTGİAD Başkanı Ercan Yavaş ve iş dünyası temsilcileri katıldı.

KRİZİ FIRSATA ÇEVİRDİK
Zirvede konuşan Antalya Valisi Hulusi Şahin, Nice krizler ve felaketler yaşadık ama hiçbir şey bizi yolumuzdan döndüremedi. 1929 yılında dünya tarihinin gördüğü en büyük finansal kriz yaşandı. Türkiye ise çok hızlı bir şekilde bir formül bularak ‘karma ekonomi’ modelini geliştirdi; hızlı reaksiyon aldı ve bu zorlukları aşacak çözümleri üretti. Pandemi öncesinde Türkiye, ne turist sayısı ne de gelir bakımından dünya turizminde ilk ondaydı. Bugün ise en fazla turist çeken ilk beş ülke arasındayız. Çünkü pandemi döneminde doğru hamleler yaparak krizi fırsata çevirdik” dedi.

TUTARLILIK VE STRATEJİ EKSİKLİĞİMİZ VAR
Zirvenin açılışında konuşan BAKSİFED Başkanı Mustafa Cengiz, “Türkiye ne yazık ki hâlâ olayları takip eden, çoğu zaman da reaksiyon veren bir ülke konumunda kalıyor. İş dünyamız büyük bir potansiyele sahip olmasına rağmen, uzun vadeli stratejiler yerine günü kurtaran reflekslerle yol almaya zorlanıyor. Hepimiz biliyoruz ki Türkiye’nin en büyük sorunu öngörü eksikliği veya yeteneksizlik değil; tutarlılık ve strateji eksikliğidir. Dünya koşuyor, biz ise çoğu zaman yürümekle yetiniyoruz. Oysa küresel kırılma dönemleri bekleyenleri değil, erken pozisyon alanları ödüllendirir” dedi.

BEKLEYENLER ÖDÜL ALAMAZ
Cengiz, “Buradan açık bir uyarı yapmak istiyorum: Bu dönemde savunmada kalan kaybeder. Hâlâ beş yıl önceki iş modelleriyle devam eden, dijital dönüşümü bir maliyet unsuru olarak gören, inovasyondan korkan, risk almaktan kaçınan şirketler yalnızca pazar kaybetmekle kalmayacak; büyük ihtimalle tamamen yok olacaklardır. Dünyada hiçbir şirket, hiçbir ülke bu dönüşümün bitmesini beklemiyor. Tam tersine, kriz gerçekliğinin içinde yeni ekonomiyi kuruyorlar. Türkiye’de ise birçok şirket hâlâ ‘kriz geçsin, ondan sonra yatırım yaparız’ anlayışında. Oysa zaman, bekleyenleri değil; cesaretle öne çıkanları ödüllendirir. Şunu da söylemek gerekir ki Türkiye’de iş ortamı hâlâ öngörülebilirlikten uzak. Kur baskısı, mevzuat belirsizliği, finansmana erişim zorluğu, nitelikli insan kaynağı kaybı ve verimlilik sorunu iş dünyamızın nefesini daraltıyor” diye konuştu.

YENİ DÜNYANIN FIRSATLARINI YAKALAMALIYIZ
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Orhan Turan ise, “Teknoloji hızla değişiyor. Robotlar ve yapay zekâ işgücü piyasalarını şekillendiriyor. Bazı beceriler yok olurken, yeni becerilere ihtiyaç artıyor. Doların konumundaki değişim ve dijital para, finansal piyasaların kurallarını yeniden yazıyor. Demografik dönüşüm ve iklim değişikliği durumu daha da karmaşık hâle getiriyor. Değişimleri çok yakından takip etmemiz gerekiyor. Son bir ayda yaptığım yurtdışı temaslarda bu durumun önemini çok yakından gözlemledim. Biz ülkemizde daha çok iç gündemimize odaklanıyoruz. Eğer kendi iç gündemimizle meşgul olmaktan dışarıda yaşanan değişimi kaçırırsak, kurulan yeni dünyanın fırsatlarını yakalayamayız. ABD ve Çin gibi ülkeler teknolojiye ulaşılabilir bir fiyata sahip oluyorlar. Elektrikli araçlar ve bataryalar konusunda artık dünya lideri olan Çin’de elektrikli araç fiyatı 6.000 USD. Çinli yöneticiler otonom araçların öncülerini kullanmaya başlamışlar. Sokakta elektrikli, yeşil plakalı araçların yaygınlığı dikkat çekiyor. Sanayide de dijitalleşme ve otomasyon çok ileri seviyede. ‘Karanlık fabrikalar’, geleceğin fabrikasında yalnızca iki çalışanın, bir adamın ve bir köpeğin olacağı hikâyeyi akıllara getiriyor. Hani adamın işinin köpeği beslemek olduğu, köpeğin işinin ise adamın makinelere el sürmesini engellemek olduğu hikâye” dedi.

“ÖNCE HUKUKA, SONRA BİRBİRİMİZE GÜVENECEĞİZ”
TÜRKONFED Başkanı Süleyman Sönmez ise ekonomiye duyulan güven konusunda temkinli ama dengeli bir iyileşme olduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: “2026 yılına girerken olmamız gereken noktanın hâlen çok uzağındayız. Bu nedenle yeni yılda nominal büyüme devam etse de reel anlamda bir denge yılı geçireceğimizi öngörüyoruz. Bununla birlikte 2026’nın sonlarına doğru finansal istikrar alanında nesnel bir iyileşmenin ilk belirtilerini hissetmeye başlayacağımızı düşünüyoruz. Finansal istikrarı, bölgesel kalkınmayla; üretimi ise yeşil ve dijital dönüşümle birleştirebilirsek, içinden geçtiğimiz yeniden yapılanma dönemine yön veren ülkeler arasında yerimizi alabiliriz. Ancak bu başarı hikâyesinin en önemli unsurları yargı bağımsızlığı, kurumlara güven ve demokrasiye duyulan inançtır. Güven ve şeffaflık olmadan ekonomik büyüme de gelecek inşası da olamaz. Eğer büyümede kalıcılığı istiyorsak önce hukuka, sonra birbirimize güveneceğiz.”

YÜKSEK TEKNOLOJİ ÜRETMİYORUZ
“Bugün bazı sektörlerde tökezlesek de otomotiv, beyaz eşya ve savunma sanayisinde bölgemizin lideriyiz ve milli gelirimizin dörtte birini sanayiden elde ediyoruz” diyen TÜRKONFED Başkanı Süleyman Sönmez, “Ancak fiyat rekabeti içinde olduğumuz Çin’de yüksek teknolojili ürün ihracatının payı %30’a dayanmışken bu oran bizde %3–4 seviyesinde kalıyor. Sanayide biz üretiyoruz, kâr başkasının hanesine yazılıyor. Biz sanayi ham maddesi satıyoruz; ihracat pazarlarımızdaki iş ortaklarımız bunun üzerine inovasyonu, tasarımı ve markalaşmayı ekleyerek kendi milli gelirlerine bizimkinin katbekat fazlasını kazandırıyor. Ar-Ge harcamalarımızı %1,5’ten %3,5 seviyesine taşıyarak agresif bir yüksek teknoloji atılımını ve ara malı üretiminde bir millileşme hamlesini başlatmamız gerekiyor” dedi.