Her seçim döneminde ortaya çıkan bir uyanıklık var. Sadece beni değil, çevremdeki bir sürü insanı, arkadaşımı, dostumu rahatsız ettiğini de biliyorum. İrade sahibi, ölçerek, biçerek, tartarak oy veren herkesi, bilinçli seçmeni de rahatsız ediyor eminim ki. Yerel seçim sathı mailine girdik ya, yeniden hortladı. Yine çeşitli ‘a. adayları’ ortalıkta dolanıyor. Bunlar ‘aday adayı’ değil, ‘a. adayı’… Sanki genel merkez bunları aday göstermiş, ama henüz açıklamamış gibi… Yani kesin aday da, aman ha kimse duymasın. O algıyı satıyorlar. Seçmeni, tabanı, kitleyi enayi yerine koymanın bir başka türü diyebiliriz buna. Niye böyle bir şeye ihtiyaç duydukları belirsiz. ‘Aday adayı’ olmak küçültücü bir şey mi? ‘A. adayı’ olunca daha mı artistik, daha mı şık, daha mı havalı görünüyor? Tamam da, kitleyi kandırıyorsun. Daha belediye başkan adayı, meclis üyesi adayı gösterilmeden hokus pokus yapmaya, göz bağlamaya başladın. Aklınca uyutuyorsun bizi. O zaman meselenin özüne, en başa, temel noktaya dönelim: Siyaset sizin için nedir?

Halka projelerinizi anlatın

Aslında verilen yanıtları duyar gibiyim: “Partililer beni başkan olarak görmek istiyor”. Bu cümleye bakarsanız, sanki bütün partililer, yani eksiksiz herkes zat-ı muhteremi destekliyor. Oysa gerçek öyle değil. Çevresindeki üç-beş kişiyi kastediyor. Aslında abra kadabra, hokus pokus, ‘el çabukluğu marifet’, ta orada başlıyor. Peki plan, proje, program? Yani bize nasıl bir belediye vaat ediyorsun güzel kardeşim? Trafiği ne yapacaksın mesela? Kaldırım işgallerini, tabela kirliliğini, kaçak göçek işlerini nasıl çözeceksin? İmar stratejin, görüşün nedir? Bize nasıl nefes aldıracak, nasıl ikna edeceksin? Bu kentte, bu ilçede, bu beldede gerçekten ‘sakin’ olabilecek miyiz? Bunları anlat bize. Çağımızda bir dolu mecra var artık. Biz senin ayağına gelmeyeceğiz, sen bizim ayağımıza, kapımızı, bilgisayar ekranımıza, cep telefonumuza geleceksin. Şu ana kadar gelmediğine göre, demek ki bize söyleyeceğin bir şey yok. ‘A. adayı’ olmak bu anlama geliyor belli ki… Mesafeli ve tepeden: “Ben aslında adayım, ama henüz sana açıklamadılar ey kitle!”.

Abra kadabra siyasetçisi

Bu ‘a. adayı’ titrini yıllar önce biri kullanmıştı, hızla yaygınlaştı. İlk başlarda ‘süper bir buluş’ gibi görüldü. Bu uyanıklığı, hinliği, kurnazlığı, buluşu, açıkçası ben de öyle karşılamıştım. Bir-iki kez olsa çok üstünde düşünmez, geçip gidersin ya, başlarda öyleydi. Fakat neredeyse her aday adayı, kendini ‘a. adayı’ diye pazarlamaya başlayınca, kendimi aldatılıyor gibi hissetmeye başladım. Zat-ı muhterem bir görsel hazırlatmış, altına da ‘a. adayı’ yazdırarak bize görünüyor. Antik çağlarda ‘tanrının kendini göstermesi’ diye bir şey var. Yılın belli bir vaktinde, mesela Artemis tapınağına gidip, tanrıçanın herkesten gizlenen heykeline, tavandan sızan ışık altında bakıyorsun. Tanrıça ışıklar içinde görünüyor sana. Bir tür illüzyon, göz bağlama… Tam ona benzemese bile, onun gibi bir şey işte. Sonuçta teşbihte hata olmaz.

Lütfen bizi utandırmayın

Oysa siyaset bir göz boyama sanatı olmamalı. Siyaset gerçeği söylemek, doğruyu savunmaktır. Çünkü gerçeğin her daim söylenmeye, doğrunun da savunulmaya ihtiyacı vardır. Siyasetçi buna ‘adaydır’. Tabii bizi, yani seçmeni, kitleyi, halkı önemsiyorsa, gerçeği bizim adımıza dillendirecek, doğruyu bizim için savunacaksa ‘aday’ olur. Yani siyasetçi bizim sesimizse ‘adayım’ diye göğsünü gere gere çıkar ortaya. Öbür türlü ‘A.’ olur. Hani üçüncü sayfa haberlerinde ismi yazılmayan, sadece baş harfleri kullanılan zanlılar, şüpheliler var ya, tıpkı onlar gibi işte. ‘A. adayı’ hep bu algıyı oluşturdu bende. Niye bunu yapıyorlar bilmiyorum. Oysa Genel Merkez böyle bir uyanıklığa itibar etmeyecektir, bilinçli seçmen de bunu yemez. Şimdiden ‘a. adayı’ diye, aklınca bizi kandırmaya, uyutmaya çalışan birinin yapacağı belediyecilik ne kadar düzgün, ne kadar dürüst, ne kadar temiz olabilir? Hepimizi uyutmaya ‘a’ harfinden başlamış, ‘z’ harfine kadar kim gide, kim kala… Lütfen böyle yapmayın, bizi utandırmayın.