19. Yüzyıl'da insanlar, sıra dışı yeteneklerle ün yapan insanları genelde şeytanla iş birliği yaptıkları düşüncesiyle şeytanla birlikte anmışlar. Yine bir Dr. Faust karakteri, şan, şöhret ve yetenek için ruhun şeytana satılması olayı. Buradaki itibarsızlaştırma, küçük görme kıskançlığın ta kendisi bence. Kimsede olmayan bir yetenek neden ilahi değil de şeytanca görünüyor anlamış değilim.

Yetenekli dehamız dönemine ve sonrasına damgasını vurmuş, 1782-1840 yılları arasında yaşamış, dünyanın en iyi kemancısı. Ünlü İtalyan besteci, keman virtüözü Niccolo Paganini’den bahsediyorum.

Paganini’yi ölümsüz yapan keman çalarken kullandığı teknik, notalar arasındaki hızlı geçişleri ve bilinen parçaları bile kendi teknik ve yorumuyla bambaşka parçalara çevirmesiydi. Döneme göre fazlasıyla marjinal ve yenilikçiydi. Bestelerini o dönemde kimse çalamadığı gibi virtüözün bu parçaları nasıl çaldığını ancak şeytanla açıklayabiliyorlardı.

Kemandaki değişik tekniğini iskelet sistemiyle alakalı bir hastalık olan Marfan Sendromu’na borçlu olan Paganini’nin bu hastalığını, öldükten sonra onun iskelet sistemini inceleyen doktorlar buldu. Marfan Sendromu nedeniyle uzun kollar ve parmaklar notalar üzerinde geçişlerini kolaylaştırdı. Hastalığı onu bir dehaya dönüştürdü ya da yapmak istediklerine olanak sağladı.

Paganini şeytanla anılmaktan hiçbir zaman rahatsız olmadı hatta hal ve hareketleriyle sıra dışı karakteriyle sahnedeki kostümleriyle bu düşünceleri destekler nitelikteydi. Hatta bu şeytan olayını o kadar abartmışlar ki o dönemde hayvan bağırsaklarından yapılan keman tellerini öldürdüğü sevgililerinin bağırsağından yaptığını bile ileri sürdüler. O dönemde başına korkunç şeyler gelmemesi mucize gibi bir şey. Paganini’nin en büyük yeteneklerinden biri de sahnede çalarken kemanın tellerini koparması ve bir iki telle saatlerce çalmasıydı. Şov yapmayı, insanları şaşırtmayı, her fırsatta kendi farklılığını ortaya koymayı seviyordu.

2013 yılında yaşayan bir efsane olan David Garrett’in Paganini’yi oynadığı ‘Şeytanın Kemancısı’ filmi vizyona girdi. Gerçek bir keman virtüözünün Paganini’yi canlandırması güzel bir fikirdi. David de günümüzün Paganini’si sayılır.

Sanırım David’in yakışıklı suratına şeytanlığı yakıştıramamış olacaklar ki şeytan rolünü Paganini’nin menajeri Urbani oynuyor. Paganini hak ettiği yere ulaşmak için Urbani ile pazarlık yapıyor. Filmi oldukça yavan buldum. Hayatına dair detaylar yer almış ama fazlasıyla yüzeyseldi. Kadınlara düşkünlüğü; filmde dişi sineğe bile yürüyecek noktadaydı. Kadınların sanatına olan ilgisini biraz yanlış anlamış olabilir. Kumarbazlığına yer verilmiş; kemanını kumarda kaybetmesi, kumar düşkünlüğü paraya düşkünlüğünü tetiklemiş olacak ki parasız adım atmıyordu. En pahalı biletlerin onun konser biletlerinin olması ve hastalıkları ve son dönemine değinilmiş. Birazcık klasik müzik seviyorsanız müzik için izlenebilir.

Benim en çok beğendiğim sahne; Londra’daki konsere izleyicilerin arasından 24. Kaprisi çalarak girmesi ve sonrasında sahnede Charlotte’la ‘Lo ti penzo amore’ parçasını çalması, filmi toparlayan en güzel sahne bu olmuş diye düşünüyorum.  Garrett’in  oyunculuğuna gelince benden kötü bir yorum duyamazsınız, insan böyle bir yeteneğe dil uzatırsa çarpılır valla o yüzden o çalsın biz dinleriz, rol yapmasa da olur yani.