İnsan bazen vazgeçmeyi de bilmeli, kendini kazanmak için…

Bazen hedefe ulaşmak göründüğü manada kazanmak değil belki de bazen kaybetmeyi de göze alabilmekte saklı. Bir kapıyı kapattığını sandığın an yeni bir pencereden nefeslendirendir aslında bazen vazgeçebilmek.

Değişim insana çoğu zaman korku verir, çünkü bilinmezlikle yüzleşmek zor şey.

Çıkmaz bir sokakta atılan geri adım aslında geriye götürmez insanı. Çünkü ilerlemektir asıl sebebi.

Dünya, aslında kafamızda yarattığımız ütopyadan çok daha farklı bir mevzu.

Bir çiçek düşünün, sıkı sıkı kök salmış toprağına. Belki de bir ömrü, en iyi şekilde açmak ve güzellikleriyle dolup taşmak için harcamış. Fakat artık gövdesi eğri, yapraklarıysa solgun. Yeteri kadar emek verildi ama tüm çabalar, solmaktan başka bir şey getirmedi. Belki de bu çiçek, yeşermek için değil, solmak için direniyor.

Elin titreyerek uzanır su dolu kovaya, ama artık bu çiçeği sulamanın bir anlamı kalmamış gibi hissedersin. Toprakta sıkıca tutunan kökleri çaresizce suyu emmeye çalışır ama bir zamanlar canlı olan renkleri solmuş, tazeliğini yitirmiştir. Her damla su, geçmişin anılarını besler ve onları hatırlatır sadece.

Bu çiçek, sadece varoluşunun son demlerini yaşamaya direniyor gibi. Belki de sıkı sıkıya tutunmuş olduğu bir umut, bir bekleyiş var içinde. Ancak artık elinde tuttuğu şey, çiçeğin kendi güzelliği değil, sadece bir zamanlar yeşermiş olan eski bir hatıra.

El, çiçeği sevgiyle okşar ancak artık bu sevgi, ona zarar vermenin bile ötesine geçmiştir. Belki de bu çiçek, salıvermenin vakti geldiğini fısıldar insana. Ona, o noktadan sonra yaşamak için bir şans vermemek gerekiyor, çünkü artık yaşamak değil solmak istiyor.

Köklerinden koparmanın acısıyla yüz yüze gelirsin. Her bir kopan dal, geçmişin bir parçasıdır neticede. Ama bu aynı zamanda bir veda, bir özgürlüğün derin bir şarkısını mırıldanır kendi içinde. Çiçek, artık serbest, artık toprakla sıkı sıkıya bağlı olmaktan kurtulmuş. Belki de başka bir yerde, başka bir toprakta, yeni bir başlangıç yapacak olmayı diliyor.

Ve sen, kovayı bırakırken, içindeki hüzünle baş başa kalırsın. Ancak önemli bir nokta daha var ki, salıvermek, bazen sevgiyle beslenen bir özgürlüktür aslında. Bu çiçeğin hikayesi belki de tam da böyle olmalıydı. Solmak için direnen bu çiçeği salıvermek, ona kendi yolunu bulma şansını sağlamaktı. Belki de orada, başka bir yerde, ona yeni bir başlangıç ve yeni bir yaşam umudu parlıyordur. Ve belki de sen, bu vedada, kendi özgürlüğüne bir adım daha atmışsındır.

Bazı emekler boşa gitmeli ve bazı hikayeler de olması gerektiği yerde son bulmalıdır. İnsan kendi varlığına duyduğu şefkatten kalmamalıdır mesela bazı yerlerde.

Bazen kendini seçmek bir döngüyü kırmaktır.