Yanardağlar patlar, yüzler çatlar, ama gerçek beni bilebilir mi? Dünya, sadece bilinçli varlıkların olduğu bir yer olsaydı, belki de yüzlerce yıl boyunca bilinmezdim. 
Ama hayır, değil. Beni bilmeyen yok gibi, en azından birçoğu biliyor sanki.
Ama bu, benim gerçek benliğimi bilmek anlamına gelir mi? Aslında, bu durum tuhaf. 
Virane yanardağlar mesela. Patladıklarında, yeryüzüne korku salarlar. Ama içlerinde ne olup bittiğini gerçekten kim bilebilir? 
İnsanlar, bilimin yolunda bazı tahminlerde bulunabilirler ancak gerçek yanardağın iç dünyasındakileri sadece doğa bilir. 
Ve ben, yanardağlardan daha karmaşığım bazen.
Ne patlamalarım var, ne de lavlarım. Sadece içimde kaynayan düşüncelerim ve duygularım var. Ama kim beni gerçekten anlayabilir? Belki de sadece birkaç seçilmiş ruh mu?
İnsanlar kırık bir aynanın yüzeyindeki çatlaklardan kendi yansımalarını görmeye çalışırken, yanardağ da kendi içindeki patlayışlarla onları şaşırtır.
Her şeyin bir şekilde patlamaya hazır olduğu bir dünya.
Düşünsenize, yanardağ patladı ve insanlar hemen koşup Instagram'a fotoğraf yüklemeye başladı: "#YanardağSelfie #PatlayanGün #InstaEruption" gibi etiketlerle. 
Kırık bir ayna görmekse, ‘moda’. Çatlaklar yüzümüzde değil, aynalarda moda. Kimse gerçeklikle yüzleşmek istemiyor gibi.
Ama biraz derinlemesine düşünürsek bu çatlaklar bize bir şeyler anlatıyor. Yanardağın patlaması gibi bir uyarı: "Görmezden gelmeyin, içimizdeki patlamaları, çatlakları, kırıkları."
Görkemli yanardağ, adıyla müsemma, zirvesindeki patlamasıyla herkesi etkilemeyi başarıyor. Ama kimse onun gerçek benliğini anlamıyor. Herkesin gözünde sadece patlayan bir volkan, oysa ben daha fazlasıyım. Bunu anlayacak kimse yok mu?
Belki de onlar da kendi çatlaklarını gizlemek için bu kadar çok çaba harcıyorlar.
Patlayan yanardağ ve çatlayan yüz arasında bir benzerlik var. Her ikisi de dışarıdan bakıldığında güçlü ve etkileyici görünüyor ama içlerindeki karmaşa kimseye görünmüyor.
Kırık aynalar... Yüzeyimdeki çatlaklar, izler taşır. Ancak ne tuhaftır ki, bu çatlaklar benim gerçek yüzümü yansıtmaz. 
Bir kırık ayna, sadece parçalı bir görüntü sunar. İşte bu yüzden, belki de gerçek beni yansıtan hiçbir şey yoktur. Belki de ben, birçok parçadan oluşan bir yanılsamayım.
Kırık bir aynanın yüzü çatlatması, birini tanımanın en tuhaf yollarından biri sanki. 
İnsanlar, mükemmeliyeti ararken, kusurların ve çatlakların içindeki gerçek beni görebilirler. Kırık aynalar, yansıttıklarıyla değil, yansıtamadıklarıyla bilinirler.
Mükemmelliği ararken, kırık aynalarda kendi yansımalarımıza denk geliriz. 
Belki de bu çatlaklar, büsbütün kabullendirir bana, beni.
Kırık aynada yüzünüz çatlasa da, o kırıkların arasından hala güzellik bulabildiğiniz an; işte o zaman asıl gören, bilen siz olursunuz.
Aslında saçmalığın en büyüğü, "beni bilen" kavramının ta kendisidir. Çünkü kimse gerçekten kimseyi tam olarak bilemez. 
Herkesin içinde derinliklerde gizli kalmış bir tarafı var.
Kimse gerçek beni bilemez ama yine de herkes bir şekilde beni bilir gibi davranır. 
Belki de gerçek beni bilen, en çok da benim bilmediğimdir.
Bilinmeyen beni bilir gibi, bilinen beni bilmez gibi, herkesin gözünde bir yanardağ gibi patlarım; ama asıl gerçeği çatlayan yüzlerde aramak gerekir."
Herkes 'beni biliyor' derken, gerçekte 'ben' bile 'beni' anlamıyorum. 
Neyse ki, en azından kırık aynaların moda olduğu bir dünyada yaşıyoruz.