Devlet kurumlarının alacağı tasarruf tedbirlerini ilgili bakanlıklara bildirme süreleri geçtiğimiz yıl 28 Temmuz’da sona ermişti. Demek ki yeterli olmadı, beklenen sonuç alınmadı. Bu kez dün, 3 yıl sürecek, mali ve idari konularda tasarruf ve denetimde sıkılaştırma programı Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Cumhurbaşkanı'nın ekonomiden sorumlu yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın ortak basın toplantısı ile açıklandı.

Cevdet Yılmaz, 2022 yılından bu yana Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tasarruf tedbirleri ile ilgili talimatlarını, açıklamalarını anlattı fakat toplum, Cumhurbaşkanının da topluma sık sık yaptığı tasarruf çağrısını kendi yaşamından örnekler vererek göstermesini istiyor. İşte o zaman inanıyorum ki toplumda tasarruf programı konusunda bir güven duygusu oluşacaktır. Nasıl mı?

2’nci Dünya Savaşı’ndan sonra Japonya ekonomisi darboğaza girmiş, iç borçlar, dış borçlar gırtlağı aşmıştır. Zamanın başbakanı meclisi toplar. Kürsüye çıkar. Durumu olanca açıklığı ve olası tehlikeleri ile anlatır;

‘Şu andan itibaren Tanrı şahidim olsun ki, ülkemin iç ve dış borçları son kuruşuna kadar ödenmeden, pirinçten başka bir şey yemeyeceğim.  Şu üstümdeki elbiseden başka elbise giymeyeceğim.’

Başbakan dediklerini yapar, en üstten en alta bir israftan kaçınma, tasarruf kampanyası açılır. Japon halkı başbakanına inanmıştır. Japonya bütün borçlarını öder. Bu durumun toplumun bütün kesimlerini, tek istisna olmadan kapsadığını söylemeye gerek yok. Bugün Japonya dünyanın en gelişmiş ülkelerinden biri olmuşsa bunun nedeni, güven, ahlak ve dayanışma ruhunun yer etmesindendir

***

Peki, topluma düşen görevler yok mu?

Gittiğim ülkelerden birkaç örnek;

İsveç’te otel odalarının lavabolarında şöyle bir yazı vardır;
'Lütfen tıraştan sonra jiletinizi çöpe atmayın, yanda bir kutu var oraya bırakın, bir tek jiletle dahi olsa, İsveç çelik sanayisine yardımcı olun'  

Çelik eşya denince akla İsveç çeliği gelir. Birçok eşya üzerinde' İsveç çeliğinden yapılmıştır' yazılıdır.  İşte o ülke, kullanılmış bir tek ufacık jiletin bile çöpe gitmesini istemez, ona sahip çıkar, gelen turistlere rica yollu uyarıda bulunur.

***

İsviçre'de zaman zaman, radyolar, televizyonlar halkına bir haber duyurur.
'Şu tarihte, şu saatte, adamlarımız gelecek. Siz lütfen hazırlığınızı yapın. Okumadığınız, ilgilenmediğiniz, kullanmadığınız ne kadar kitap, dergi, gazete varsa, kâğıt, ambalaj, kutu varsa, velev ki bir ilaç tarifesi dahi olsa, kapının önüne koyun. İsviçre'nin kalkınmasına yardımcı olun. Fazla ağaç ziyanına engel olun.'

***

Örneğin Norveç’te petrol gelirleri şeffaf olarak açıklanır ve her yıl bu gelirlerin yüzde 10’u Norveç çocuklarının geleceği için kurulan Varlık Fonu’na aktarılır.

Demem o ki önce güven vermek gerekiyor. Bu güven dayanışmayı getirecek ve ahlaklı insan sayısı çoğalacaktır. Bir ülke ancak böyle kalkınır.