ANTALYA Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurulu Kolaylaştırıcısı Esra Gençer Özdemir, kadınların toplumda yaşadığı eşitsizliğin anne karnında başladığını ifade ederek cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırılması için farkındalık yaratılmasını ve okullarda zorunlu ders olarak verilmesi gerektiğini söyledi

- Antalya Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurulu ne zaman faaliyetlerine başladı?

Antalya Barosu Kadın Hakları Kurulu 2009 yılında, Kaş'ta 16 yaşında cinsel istismara maruz kalan bir çocuğa hukuki yardımda bulunarak faaliyetlerine başlamış oldu. Bu dosyayı takip eden ve Kaş'a gidip gelen avukatlar bir araya gelerek Antalya Merkez'de Kadın Hakları kurulunu kurdular ve faaliyetlerine başladılar.

- Kurulun kurulma amacı neydi?

Kadın Hakları Kurulu, toplumsal cinsiyet eşitliği temel alınarak, kadına yönelik şiddetle mücadele etmek için kuruldu. Hatta bu nedenle adı 'Antalya Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurulu' olarak ismi değiştirildi.

- Toplumsal cinsiyet eşitliğinden bahsettiniz peki nedir bu eşitlik?

Toplumsal cinsiyet eşitliği; kadın ile erkeğin, anne rahmine düşmesinden başlayarak, insan olmaları nedeniyle aynı haklara sahip olduğunu ve hiç kimseye cinsiyeti yüzünden ayrımcılık yapılamayacağını anlatan bir kavramdır. Bulunduğumuz her alanda ve kurul olarak gittiğimiz eğitimlerde kadına yönelik şiddetin aslında toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklandığını anlatmaya çalışıyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini örnekler ile anlatmak gerekirse kalabalık bir yerde herkes aniden sustuğunda 'kız doğdu' denmesine neden olan eşitsizliktir. Eşitsizlik, oğlan çocuklarının oyuncak bebeklerle, kız çocuklarının oyuncak arabalar ile oynamasını yasaklayan eşitsizliktir. Hepimizin bilinçaltına işlemiş olan ve hepimizi 'sakat' bırakan masallardır. Üvey babaların pek görülmediği masallarda sık sık görülen kötü kalpli üvey annelerdir. Hep kötü kadınlar ya da cadılar tarafından uyutulan güzel prenseslerdir. Bu güzel prenseslerin haberleri ve rızaları yokken, onları uyurken öpen prenslerdir. Okullarda 'bu erkek oyunu' denilerek futbol oynamasına izin verilmeyen kız çocuklarıdır. Üzülmesi, ağlaması ayıplanan, bütün duygularını öfkelenerek göstermesi beklenen oğlan çocuklarıdır. İşte bu kız ve oğlan çocuklarının bu engellemelerle büyüyüp yetişkin olduklarında ortaya çıkan sorundur şiddet. Erkeğin de kadının da kadını ikinci sınıf görmesidir. Evde, okulda, işyerinde, sokakta kadının kendini hep zayıf ve korunaksız hissetmesi, erkeğin ise 'erkekliğini' kanıtlamak için hep şiddete başvurması hatta bu yüzden cinayet işlemesidir.

- Kurul Antalyalı kadınlar tarafından tanınıyor mu?

Yeterince tanınmıyor. Reklam yapma olanağımız yok. Çünkü biz ürün satmıyoruz. Fakat bazı özel tarihlerde örneğin 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü ya da 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü gibi günlerde bazı kurumlarla ortak çalışmalar yapılarak şiddete maruz kalan kadınlara ulaşmaya çalışıyoruz. Bu sene 8 Martta Muratpaşa Belediyesi birkaç panosunu bizim kurulumuza tahsis etti.

- Kurul olarak avukatların eğitici olabilmesi için ne gibi kriterler belirlediniz?

Antalya Barosu Kadın Hakları Kurulu ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurulu; gönüllü avukatlardan oluşan kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği alanlarında faaliyette bulunan Antalya Barosu bünyesinde bir kuruldur. Kurulumuz, Çocuk Hakları, İnsan(Mülteci) Hakları kurulu da dahil Adli Yardım ve CMK görevlendirmelerinde işbu kurulların görev alanına giren konularda işleyişin sağlanması adına eğiticinin eğitimi adlı bir eğitim programı planlamıştır. Öncelikle bu eğitime katılacak eğiticilerin kriterleri belirlenmiştir. Eğitim alacakların toplumsal cinsiyet eşitliği bilincine sahip olması, kurul işleyişinde aktif olarak rol almak, Eğitime devamlılık esası, dosya takip aşamasına hakim olmak ve bu alanda çalışma iradesi göstermek olarak genel kriterler belirlenmiştir.

- Kuruldan avukat talebinde bulunmanın şartları neler?

Enerjimiz ve zamanımız yetişmediği için kurulumuzdan avukat talep edilebilmesi için bazı şartlar belirlemek zorunda kaldık. Bunlardan biri şiddete maruz kalan kadının avukatının olmaması. Şiddete maruz kalan kadınların avukatları olduğu zaman çok fazla müdahil olamıyoruz davalara. Eğer avukatı olduğu halde kadın yine de şiddet görmeye devam ediyorsa ya da mahkemede adalete ulaşamıyorsa o zaman tekrar durumunu değerlendirip davasına müdahil olabiliyoruz.

- Peki kurula genelde hangi konularda başvurular oluyor?

Kurula genellikle cinsel suçlar için başvurular yapılıyor. Şiddet gören kadınlar ve 18 yaş altındaki çocuklar için de başvurular yapılıyor. Biz çocuklarla ilgili başvuruları Antalya Barosu Çocuk Hakları Merkezi'ne yönlendiriyoruz. Hatta bazı dosyaları Çocuk Hakları Merkezi ile birlikte takip ediyoruz.

Peki kuruldan davalara avukat atanabilmesi için hangi koşulları yerine getirmek gerekiyor?

Şiddetle mücadele eğitimi almış kadın avukatlar şiddet mağduru olan kadınların davalarına atanabiliyor. Kurulumuza başvuran kadının hayati tehlikesi varsa, sığınma evinde kalıyorsa bu konuda özel eğitim almış ve deneyimli avukatların atanması çok önemli. Şiddete maruz kalan fakat ekonomik yeterliliği olmayan kadınlar Antalya Barosu Adli Yardım Bürosu'na başvurarak ücretsiz olarak avukat isteyebilir. Başvurucuların ekonomik durumu ile ilgili bazı araştırmalar yapılıyor ve bazı belgeler isteniyor. E-devlet şifresi bu açıdan büyük bir kolaylık getirdi. E-devlet şifresi sayesinde başvurucular kurumlara gidip belge istemek zorunda kalmıyorlar. Sistemden gereken belgeler çıkarılabiliyor. Ayrıca sığınma evinde kalan kadınlara avukat atanması için belge gerekmiyor. Sığınma evinde kaldığını gösterir belge avukat atanması için yeterli.

- Sizce kadınların en büyük sorunu nedir?

Kadınların Türkiye ve tüm dünyada en büyük sorunu eşitsizlik. Erkek çocuk beklentisi çok fazla. Bazı ülkeler ve Türkiye'de bazı illerde doktorlar hamilelik döneminde çocuğun cinsiyetini söylemekten imtina ediyor. Bazı illerde doktorlar ailelerin çoğunlukla erkek çocuk istediklerini hamileliğin kız çocuğunu öğrenme durumunda sonlanma ihtimalini gözeterek çocuğun cinsiyetini söylemediklerini ifade ediyor. Kadınlarda toplumsal cinsiyet eşitsizliği anne karnında başlıyor. Öncelikle yeni doğan çocuklara pembe-mavi gibi renk ayrımı yapılıyor. Antalya Barosu olarak bizlerde yaşanılan eşitsizliklerle mücadele etmeye çalışıyoruz.

- Toplumsal cinsiyet eşitsizliği sizce nasıl önlenebilir?

Öncelikle bireylerin bu konuda bilinçlenmesi gerekiyor. Bireysel farkındalığı olan bir birey çevresindeki insanlara da bu farkındalığı yayabilir. Yeterli mi, yetmez elbette. Devlet olarak imzaladığımız sözleşmeler bu farkındalık eğitimlerini devlete bir sorumluluk olarak yüklemiş. Mesela okullarda toplumsal cinsiyet eşitliği derslerinin verilmesi gerekiyor imzaladığımız sözleşmelere göre. Üniversitelerde de bu dersin verilmesi gerekiyor. Bazı üniversiteler de toplumsal cinsiyet eşitliği derslerinin verildiğini biliyoruz ama seçmeli ders olarak. Yine de güzel gelişme. Toplumsal cinsiyet eşitliği derslerinin zorunlu hale getirilmesi gerekiyor. Çünkü prensesler kendiliğinden uyanabilir, prenseslerin uyanması için onları uyurken öpen prenslere ihtiyacı yok. (Deniz TOPKAYA)