Geçenlerde birden çok 'aranıyor' ilanına rastladım. Bakındım etrafıma, gördüğüm herkese sordum, bulamadım.
En başta liyakat aranıyordu. Sonrasında arananların başında vicdan geliyordu. Daha sonra da şeref, haysiyet, namus, erdem, hak, adalet, güven, dürüstlük aranıyordu. Maalesef bulamadım.
Ülkemizin en büyük sorunlarından biri liyakate bakmamak. Tanıdığın varsa abin varsa dayın varsa kayınpederin varsa ancak bir yerlere gelebiliyorsun. Birinin yükselmesi sadece birilerinin iki dudağının arasında. Birilerinin yükselememesi de öyle.
Sen istediğin kadar çalış, fedakârlık yap, kendini parçala, dinlenme, yorulmak nedir bilme, kendini geliştir, dürüstçe ve erdemlice çalış, bunların hiçbiri yetmez. Nerede ki işsiz, güçsüz, laf yetiştirmekten kendini yetiştirmeye ve geliştirmeye fırsat bulamamış, birilerine çelme takarak yükselmeye çalışan insanlar var, onlar geliyor bir yerlere. Suç inanın onlarda değil, onlara bu fırsatı verenlerde.
İnsanın isyan edesi geliyor biliyorum, bu nasıl düzen böyle diye. Tam bir Zübük düzeni bu düzen. Birileri çalıştıkça, birileri tüm sorumluluğu aldıkça, başkaları da onların emekleriyle yorulmadan yükselir, başkasının alın teriyle bir yerlere gelir. Böyle bir düzende nasıl sağlıklı bir toplum arayacağız ki bulalım?
Düzeni değiştirmeye çalışsan konuşmak veya anlatmak istesen işine gelmeyen birkaç tip hemen sen konuşamadan önünü keser, ardından hakkında birkaç algı yönetimi yapılır, sen çalışıp yorulduğunla kalırsın, adına sosyal çevre dedikleri kirli birliklerinin kurbanı olursun.
Alın terinin bir değeri yok böyle bir düzende. Erdemin, dürüst çalışmanın, kayırmanın önüne geçmek için mücadele etmenin bir anlamı yok. Girmişler kol kola tüm pişkinlikleriyle, çocukken oynanan önümüze gelene bir tekme oyunu gibi, kimse oyunlarını bozmasın diye karşılarına çıkanı gözü kapalı tekmeliyorlar.
Anlam arayışı, vicdan arayışı, etik arayışı çıkmaz bir sokak oluyor bir yerden sonra. Liyakat sapağına sapıyorsun, bir bakıyorsun ki önün duvar. Duvarın tuğlaları da yalandan, ikiyüzlülükten, çıkar ilişkilerinden oluşmuş, harcı da vicdansızlık.
Genelde umut dolu olur yazılarım, hep umut dağıtmak isterim. Ama bu sefer öyle değil. Kökten bir değişim olmadıkça dürüstçe çalışanların emekleri hep sömürülecek, birileri hep başkalarının alın terinin üzerine çökecek, bozuk düzen hep kurbanlar vermeye devam edecek.
Toplumsal değişim ve adalet için mücadele etmek bir bireyin değil, tüm toplumun sorumluluğudur. Her yer hayal kırıklığıyla dolu insanlarla dolu. Birlikte hareket ederek, adaletsizliği ve haksızlığı önleyebilir, daha adil bir dünya için çaba gösterebiliriz. Umutsuzluğa kapılmak yerine, birlikte hareket ederek daha iyi bir gelecek için hareket edelim demek isterdim. Biliyorum ki kimsenin kimseye güveni de kalmadı. Demek ki işe, güveni yeniden inşa ederek başlayacağız.