ÖZEL HABER

Bazı meslekler risk altında!

Günümüz çalışma koşulları, bazı meslek gruplarında çalışanların ruh sağlığını olumsuz etkileyerek depresyon riskini artırıyor. Uzman Psikolog Anıl Yıldız, bu durumun temelinde yalnızca iş yükünün değil, aynı zamanda duygusal tükenme ve sosyal destek eksikliğinin yattığını belirtti

Günümüzün rekabetçi ve dinamik çalışma ortamları, bazı meslek gruplarında çalışanların ruh sağlığını derinden etkileyerek depresyon riskini kaygı verici boyutlara taşıyor. Depresyonun küçümsenemeyecek, ciddi bir sağlık sorunu olduğunun altını çizen Uzman Psikolog Anıl Yıldız, “İş yerinde geçirilen uzun saatler, yüksek beklentiler ve duygusal emek, bazı mesleklerde kişiyi tükenmişliğe ve depresyona sürükleyebiliyor” dedi.

KİMLER RİSK ALTINDA?
Her iş kolunda depresif durumlar yaşanması mümkün olsa da, bazı meslek grupları bu konuda belirgin şekilde daha fazla risk taşıdığını belirten Uzman Psikolog Anıl Yıldız, bu meslekleri ve risk faktörlerini detaylandırarak şöyle sıraladı:

Sağlık Çalışanları (Hemşireler, Doktorlar, Psikologlar):

Yıldız, “Sağlık sektöründe çalışanlar, insan yaşamıyla doğrudan iç içe olmanın getirdiği büyük bir yükle karşı karşıya. Sürekli insanlarla ilgilenmek, acıya ve kayıplara tanıklık etmek duygusal olarak son derece yıpratıcıdır. Özellikle nöbet usulü çalışan sağlık personelinde tükenmişlik sendromuna çok sık rastlayabiliriz. Hastaların acılarıyla empati kurmak, zorlu tedavi süreçleri ve ölümle sıkça yüzleşmek, sağlık çalışanlarının ruhsal sağlığını derinden etkileyen unsurlar arasında yer alıyor” dedi.

Öğretmenler:
“Toplumun geleceğini şekillendiren öğretmenler, kutsal bir mesleği icra etseler de, modern eğitim sisteminin getirdiği baskılarla boğuşuyorlar” diyen Yıldız, bu duruma dikkat çekerek, “Yoğun müfredat baskısı, düşük maaşlar ve artan öğrenci sorunları ruhsal yük oluşturuyor. Ayrıca, öğretmenlerin çoğu mesleki destekten yoksun çalışıyor. Sınıf yönetimi sorunları, veli beklentileri ve sürekli değişen eğitim politikaları, öğretmenlerin üzerindeki stresi katlayarak artırıyor” ifadelerini kullandı.

Sosyal Hizmet Uzmanları:
Toplumun en kırılgan kesimleriyle çalışan sosyal hizmet uzmanları, travmatik öykülere sıkça tanıklık ettiğini vurgulayan Yıldız, “Travma öykülerini sürekli dinlemek, yardım etme çabasında çaresizlik yaşamak depresyon riskini artırıyor. Bu meslek grubu, çoğu zaman sınırlı kaynaklarla büyük sorunlara çözüm bulmaya çalışırken, umutsuzluk ve çaresizlik hisleriyle mücadele etmek zorunda kalıyor” diye konuştu.

Müşteri Hizmetleri ve Çağrı Merkezi Çalışanları:
“Bu sektörde çalışanlar, günün büyük bir bölümünü telefon başında, kimi zaman öfkeli veya sabırsız müşterilerle iletişim kurarak geçiriyor” diyen Yıldız şu ifadelere yer verdi; “Yoğun stres, vardiyalı çalışma düzeni ve müşteri baskısı çalışanların duygusal dengesini bozabiliyor. Sürekli eleştiriye maruz kalmak, kişisel sınırların zorlanması ve tekdüze iş yapısı, bu çalışanların ruhsal tükenmişliğini hızlandırıyor.”

Sanatçılar ve Yaratıcı Meslek Grupları (Yazarlar, Müzisyenler, Ressamlar):
Yaratıcı dünyanın kendine özgü zorlukları, sanatçıları da depresyon riskine açık hale getirdiğini belirten Yıldız, “Yalnız çalışmak, istikrarsız gelir ve sürekli beğenilme beklentisi depresyona zemin hazırlayabiliyor. Yaratıcı insanlar duyarlıdır, bu da hem avantaj hem de risk faktörü oluşturabiliyor. Sanatsal üretimin getirdiği içe dönüklük, belirsizlik ve eleştiriye açık olma durumu, sanatçıların ruhsal sağlığını derinden etkileyebiliyor” dedi.

Gıda ve Hizmet Sektörü Çalışanları (Garsonlar, Aşçılar):
Düşük ücretler, uzun ve esnek olmayan çalışma saatleri ve müşteri ilişkilerindeki gerginlikler, bu sektör çalışanları için önemli bir risk faktörü oluşturduğunu vurgulayan Yıldız, “Düşük ücret, uzun çalışma saatleri ve müşteri ilişkilerinin gerginliği, depresyonun tetikleyicisi olabilir. Fiziksel yorgunluk ve sürekli stres altında çalışma, depresyonun ortaya çıkışını hızlandırabiliyor” diye konuştu.

İŞVERENLERE BÜYÜK SORUMLULUK DÜŞÜYOR
Birçok sektörde görülebilecek depresyon sorununa karşı işverenlere büyük sorumluluk düştüğünü vurgulayan Yıldız, “İşverenler çalışanlarına göstereceği özen, sadece insani bir görevden öte, iş verimliliği ve şirket başarısı için de kritik olmaktadır. Çünkü işverenin sarf ettiği çaba, çalışanların motive olmasını sağlar. Böylece iş kolu ne olursa olsun, daha kaliteli işler ve performans ortaya çıkar” diye konuştu.

Çalışanların ruh sağlığını korumanın, işyerinde sürdürülebilir başarı için vazgeçilmez olduğunu ifade eden Yıldız şunları söyledi: “Yani işveren ve çalışanlar dengeli ve doğru adımları atarak ruhsal sorunları, özellikle depresyon probleminin daha hafif atlatılmasını ya da yaşanmamasını sağlayabilirler. Bu noktada en önemli çözüm adımlarından biri, çalışanlara düzenli psikolojik destek sunulmasıdır. İş ortamlarında açık iletişim, duygusal destek ve tükenmişlik belirtilerine karşı farkındalık eğitimi yaygınlaştırılmalıdır. Bununla beraber kişi, ne yaşadığının farkında olur. Çözüme yönelik adım atabilir. İşveren de bu desteği sağlayınca işbirliği de çözüm için fayda sağlar.”