EKONOMİ

İthalat ve İhracatta Sıkıntılar Kapıda

Türkiye ile Ortadoğu arasındaki ticaret hacimlerinde ciddi anlamda düşüşler var. Suriye’ye ürün satamıyoruz. Mısırla ticaret yapamıyoruz. Bu ülkelere nakledilen ürünleri, başka ülkelere ulaştıramıyoruz. Yakın komşularımızla el ele, kol kola duramıyoruz…



S: ANSİAD’ın kuruluş amacından bahseder misiniz?

C: İş dünyasının içinde bulunduğu çeşitli yapılar var. Burada tamamıyla hür bir gönüllülükle bu mekanizmayla ortaya çıkan ANSİAD, bir ilktir. 1990 yılında kurulan ANSİAD’ın bu yıl 25. kuruluş yıl dönümünü kutlayacağız. Kuruluş amacı o günkü kurucu ruh, o günkü iş insanları… Şu an halan o arkadaşlarımız aramızda… Onların belirledikleri bir perspektif var. Bunlar son derece evrensel değerler. Evrensel olması sebebiyle bir modifikasyona, bir değişikliğe, bir güncellemeye çok ciddi anlamda ihtiyaç olmuyor. Nedir bu? Bölgemizin ve ülkemizin ekonomik ve sosyal kalkınmasına katkıda bulunmaktır. Sanayici İşadamlarının sorunlarına sahip çıkmaktır. Bunları yaparken de çağdaş, hukuk, parlamenter düzen ve demokratik, layık sisteme sahip çıkmak hukuk devleti anlayışı içinde mekanizmanın yerleşmesine öncülük edebilmek, destek olabilmektir.

ANSİAD’IN Vizyonu

ANSİAD, sivil toplum kurumlarının ve özel girişimciliğin yaygınlaşması için çeşitli faaliyetleri yürütmek olarak tanımlanmıştır. Bizimde yapmış olduğumuz faaliyetlere bakacak olursanız ‘Girişimcilik Haftası’ ele aldığımız konulardan ‘Melek Yatırımcılığın’ yaygınlaşması son yıllarda parlak iş yatırımlarının ortaya çıkmasını sağlamıştır. Özellikle Burdur ve Isparta’daki Üniversitelerin parlak iş fikirlerinin öne çıkmasıyla, sektörlere katılımını regüle edici bir takım mekanizmaların oluşması sağlanmıştır. ANSİAD, olarak iki haftada bir toplantılar gerçekleştiriyoruz. Üyelerimize vizyonda öğrenme konusunda katkı sağlıyoruz. ANSİAD üyelerinin, her birinin dışarı ortamlarda konuşuyor, vizyonumuzu yayabiliyor ve bu işi daha etkin halde kullanıyor olmasına gayret ediyoruz.


S: Türkiye’de ekonomiye yön veren 3 unsur size göre nedir?
C:Döviz, hissiyatlar ve Faiz
S: Türk ekonomisinin, dünya ekonomisine katkıları nelerdir?
C: Bu soruya cevap verebilmek için dünya ticaretine bakmak gerekli. Dünya ticaretinde büyük hacmi olan ürün, hizmet ne var? Türkiye bu alana ne katıyor, ona bakılmalıdır. Bir ürünün Türkiye’de üretiliyor olması ile Türk insanlarının fikri ve fikri hakları ile üretiliyor olması arasında çok fark var. Şimdi dünyaya baktığınızda enerji çok önemli bir sektör.. Doğal gazımız yok. Petrolümüz yok. Bunları üreten ve dünyaya satabilen bir ülke durumunda değiliz. Enerji yok. Ağır endüstri dediğimiz bir takım endüstri ürünlerinde çelik, madenler bunlara benzer bir takım şeylerimiz var. Ancak çok önemli ölçekte değil.

Otomotiv Endüstrisi
Türkiye’de ciddi anlamda bir otomotiv endüstrisi var. Bunlara baktığınızda; yabancı sermaye, dünyada global de olan firmaların üretim ayakları şeklinde… Bu anlamda yerli otomotiv, Türk otomotiv fikri doğru ya da yanlış tartışılabilir. Bu yatırımların ülkeye sağlamış olduğu ve daha çok Türkiye’ye sağlamış olduğu değerler var. Otomotiv konusu ne kadar değer sağlıyor? Oda bir soru işareti… Bize ait olan turizmimiz var, tarımımız var. Bunlarda çok değer üretebilen, katma değeri yüksek alanlar değil açıkçası. Tabi ki bunları korumalıyız, kollamalıyız, gelirlerimizi sürdürebilir ve karlı hale getirebilecek politikaları üretmeliyiz. Ülke olarak bu alanlara yatırımlarımız devam etmelidir.

S: Antalya’da, ekonomiye büyük katkı sağlar diyebileceğiniz, farklı bir meslek gurubu var mı?
C: Yok. Bu memleketin gündeminde böyle bir konu olsa zaten herkes bunun üzerine gider. İş dünyası var. Bizim dışımızda kurumlar var. Bu şehri nasıl daha ileriye götürebilirim diye düşünen sivil toplum örgütleri belediye, vilayet kalkınma bakanlığı, bir ayağı BAKA herkes bunu düşünüyor zaten. Antalya’nın neyi var? Tarımı var, turizmi var. Buna bağlıda ticareti var. Bunun yanına biz ne koyalım? ANSİAD olarak geçen yılki ‘Girişimcilik Haftası’nda şunu söyledik. Yani Antalya’nın 3 D’sin den bahsediyoruz ve bunun yanına da bir G koymalıyız. Yani Girişimcilik. Girişimcilik aslında bir karakterdir. Bir Ruhtur.

S: İş adamlarına ekonominin lokomotifi diyebilir miyiz?
C: İş dünyasındaki insanlara ekonominin lokomotifi diyebiliriz. Bence bir sıkıntı yok. Bunu benim söylemem yetmiyor. Bunu bizi yönetenlerin, toplumun bu şekilde görüyor, hissediyor olması gereklidir. İşveren nedir? Şirket sahibi olmak nedir? Biraz daha düşünmek lazım. Ama o girişimci ruh lokomotiftir. Antalya’da olmayan bir konuyu getirip, ticarete sunmakta girişimci ruhtur. Risk almak demektir. Bu riski alan insanlar ekonomiyi modere ediyorlar ve şekil veriyorlar mı? Veriyorlar.
Turizmin Vagonları
Antalya’da 25 yıl önceye baktığınızda tatil ve turizm sektörü yoktu. Yatırımcılar geldi, bir takım riskleri aldı. Oteller ve diğer alternatif alanlar oluşmaya başladı. Uçak firmaları kuruldu. Bunları da aslında lokomotifinde, lokomotifi ve arkasına takılan rayları olarak ta düşünebiliriz. Turizm sektörü Antalya’da yaygınlaşmasaydı, bugün buna bağlı birçok firma ilimizde yoktu. Turizmin açılması ile diğer sektörler vagonlar halinde geldi.

S: İş dünyasında kurumsallaşmanın önemi sizce nedir?

C: Kurumsallığın önemi her şeydir. Kurumsallaşmak nedir? Önce onu anlamak gerekmektedir. Kurumsallık herkese göre değişir. ‘Yeni Türk Ticaret Kanununda’ şirketlerin misyonu tanımlanmıştır. Şirket, şirket sahibinin değildir. Bu etkinin içindeki insanlarında, bu şirkette hakları vardır. “Patron olarak benim param vardı. Gittim bu şirketi kurdum. Canım isterse yarın kapatırım” deme şansınız yok. Patronunda bu zihniyette olması gereklidir. ‘Ben Patronum. Bunu böyle yaparım.’deme hakkınız yok. Kurumsallık, işvereni ve çalışanı ile o şirketi yönetiyor olmaktır.

S: İş dünyasında markalaşmanın önemi sizce nedir?
C: Markalaşma iş dünyasında çok önemlidir. Aldığınız iki ürün arasındaki fiyat farkı markalaşmanın önemini gösterir. Markalaşmak kolay değil. Bunların hepsi ekonomide ne yapacağız, nasıl yapacağız ile alakalı konular arasında yer alıyor. Türkiye’nin ne yapmak istediği belli, ekonomik olarak sürdürülebilir bir gelişmeyi tutturabilmesi gerekli. Türkiye’nin her yıl %7-8 büyüme sağlaması gerekiyor. Bunu sağlamak için ne yapılması gerekiyor? Katma değer ürünler, marka firmalar, marka ticari ürünler, sadece ulusalda markalaşmış değil, dünyada markalaşmış ürünlere ihtiyacımız var.


S: Türkiye markalaşma konusunda hangi noktada?

C: Dünya genelinde bir markalaşmadan bahsediyorsak, çözmemiz gereken düğüm orada… Bugün ulusalda sizin, benim bildiğim markalar var. Türkiye sınırlarını çıktığınızda, bu markaları göremiyorsunuz. Yetmiyor bu. Muhakkak global de markalaşmış Türk ürünlerine, Türk markalarına ihtiyacımız var. Bunun başka modeli de şudur. Globalde markalaşmış ürünleri Türk insanları da satın alıyor. Yavaş yavaş bu örnekleri de görüyoruz. Şirketler kendi stratejileri gereği dünyada markalaşmış firmaları satın alabiliyorlar. Buda markalaşmada bir metottur, yöntemdir.


S: Önümüzdeki yıllarda ithalat ve ihracat konusunda Pazar riski gördüğünüz ülkeler var mı?
C: Bunu zaten yaşıyoruz. Görmüyoruz. Tahmin etmiyoruz. Yaşadığımız durumlar. Türkiye ile Ortadoğu arasındaki önceki ve sonraki ticaret hacimlerine bakacak olursanız, arada ciddi farklar olduğunu görürsünüz. Savaş ortamının içerisinde, bir de savaşın birazcık tarafı olarak adlandırılıyorsanız bu ortamlarda ürün satabilmeniz ve sürdürülebilir kalkınmayı yapabilmeniz mümkün değil. Suriye’ye geçmişte ürün satabiliyorduk. Şu an satamıyoruz. Mısırla ticaret yapamıyoruz. Bu ülkelere ürünlerimizin naklini gönderip, başka yerlere ulaştıramıyoruz. Sıkıntılarımız var. Türkiye son 2-3 yıldır bu sıkıntıları zaten yaşıyor. Görmeye gerek yok.
Avrupa’nın büyümesi yavaşladı.Bunun ötesinde hep‘Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’ diyoruz. Bu felsefenin önemini konuşuyoruz. Çevre ülkelerle sıfır sorun politikası son derece doğru tespit edilmiş bir politika. Ama bugün geldiğimiz noktaya bakarsak, o nokta da değiliz zaten. Yunanistan’da ekonomik sorunlar var. Sadece Yunanistan değil, başka ülkelerde de ekonomik sorunlar var. Avrupa’nın büyümesi şu anda yavaşlamış durumda.. Bizim ürün satabileceğimiz, ekonomisi iyi olan yerlerde de alım gücü zayıfladı. El ele, kol kola durabileceğimiz yerlerde ki yakın komşularımızla da sıkıntılı durumdayız. Bu perspektifle baktığımızda ithalat ve ihracatta karşılaşabileceğimiz zorluklar görülüyor. S: Ekonomik gidişattan çok etkilendi, diyebileceğiniz bir sektör var mı?
C: Benim spesifik hissettiğim bir iş sektörü yok. Antalya bazında değerlendirmem gerekiyorsa, turizm sektörünün bir takım sıkıntılarının olduğunu hepimiz biliyoruz. Bunu sadece turizm sektörü olarak görürsek, yanılırız. Turizminde tetiklediği bir çok sektör var. Turizmde istenen nokta da olmamak da, bu alanlarda geriye doğru kaymayı oluşturuyor. Turizm ve buna bağlı sektörlerin bir takım sıkıntılarını hissediyoruz. Şuanda turizmin en önemli dönemindeyiz. Antalya turizminin Ekim, Kasım ayı sonuna kadar devam etmesi trendi var. Ekime kadar durum ne olur bilemeyiz. İnşallah iyi olur. Geçmişteki yıllardan daha çabuk sönen bir sezon yaşayacak olursak, erken bir sıkıntılı döneme geçiş süreci olabilir.

S: İş hayatınızda yapacağınız işe mi, yoksa çalışacağınız kişilere göre mi adımlarınızı atarsınız?
C: İkisine göre de adımlar atılmalıdır. Öncelikle nasıl bir iş yapılacağı ve hangi insanlarla yapılacağı önemlidir. Hepimizin malum bir takım ekipleri var. Bana göre iş insanının öncelikli belirlemesi gereken konu, ne iş yapılacağının belirlenmesidir. Daha sonra bu işe uygun profillerin gündeme gelmesi gerekiyor. Tersi mümkün değil. Benim elimde uygun insanlarım var. Bu insanlara uygun ne iş yaparım? diye düşünmek doğru bir yaklaşım olmayacaktır.