Likya’nın Tekirova-Çıralı parkuru

Dört kişilik bir grupla Antalya’dan Tekirova’ya doğru yola çıktık. Tahmini iki saatlik araba yolculuğu sonrasında Tekirova başlangıç noktasına ulaştık. Burası, paraşütçülerin iniş noktasının biraz ilerisinde kalıyor. Pandemi öncesi yol araç trafiğine açıktı. Pandemiyle birlikte yol araçlara kapatıldı. Kapının girişinde bir bekçi kulübesi ve bekçi var.

Karşı istikametten geliyorsanız çılgınca havlayan köpekler duyabilir panikleyebilirsiniz ama korkmanıza gerek yok, köpekler bağlı.

Bu yol Maden Koyu’na kadar orman yolu şeklinde devam ediyor. Bu yüzden olsa gerek alternatif veya eski bir parkur olarak biliniyor. 19 kilometrelik bir parkur. Genelde yürüyüş grupları bu parkuru günübirlik uzun parkur olarak yürüyorlar.

Öğleden sonra geç bir saatte rotaya başlayabildik. Yürüyüşte bu saatlerde yola çıkılmasını pek tavsiye etmesem de bölgeyi Maden Koyu’na kadar bildiğimiz için yola çıktık. Orman yolundan çıkışa başladık. 3 kilometrelik bir yürüyüşle Kleopatra Koyu’na ulaştık. Girişinde bir çeşme var ama su akmıyordu. Koya girmedik. Yol araçlara kapanmadan önce burası piknikçi mekanıydı. Fazla vakit kaybetmeden yola devam ettik.

Tekrar yükselmeye başladık. Önümüzde harika deniz, arkamızda Tahtalı manzarası bende biraz sarhoşluk etkisi yarattı. Doğa yeni uyanıyordu. Muhteşem kekik kokularıyla Tahtalı zirve yürüyüşümüzün ve Teke Koyu kamplarımızın anılarıyla dolup taştım.

Teke Koyu’na ulaştık ama orada kalıp kalmama konusunda bir tartışma yaşadıktan sonra, burada çok büyük bir parantez açmak istiyorum. Yürüyüş grubunuzda sizinle tam zıt karakterli kişiler olsun. Temkinli asla risk almak istemeyen insanlar. Akşam olmak üzereydi ve bu arkadaşım geceyi Teke’de geçirmek istiyordu. Arkadaşımı akşam olmadan güvenli bir kamp yapacağımıza ikna ettikten sonra yola devam kararı aldık.

Tempoyu biraz artırdık ve günün son ışıklarıyla Beycik Bükü’ne ulaştık. Güzel, oldukça sevimli bir koydu. Tabelalardan bir kilometre içeri yürüyerek koya ulaşıyorsunuz. Tabelaların olduğu yerde çeşme var ve su akıyordu.

Tekirova-Çıralı arası bütün koylarda baharda dağlardan gelen suların oluşturduğu dereler mevcut. Beycik Bükü’nün girişinde de bu derelerden geçtik. Çadırı kuracağınız yere dikkat edin, sabahleyin derenin içinde uyanabilir veya kendinizi denizde bulabilirsiniz. Biz de çadırımızın daha yüksek bir yere kurduk. Akşam eni elli santimlik bir dere sabah uyandığımızda eni iki metreyi geçen debisi yüksek bir ırmağa dönüşmüştü.

Sabahın ilk ışıklarıyla uyanıp iç kısma doğru ilerleyip tekrar rotaya girdik. Çıralı’ya 11 kilometrelik yolumuz kalmıştı. Tekrar yükselip alçaldığımızda Maden Koyu’nu gördük. Parkurun en güzel tarafı varış noktalarınızı ve geriye baktığınızda geçtiğiniz yerleri görmeye olanak sağlıyor. Maden Koyu’nda eski maden işletmesine ait kalıntılar mevcut, sahili de madenden dolayı koyu lacivert renkte, bir yemek molası verdik. Su vardı.

Orman yolu burada bitiyor. Dik bir patikayla yükselmeye başladık. Bana göre asıl şimdi bir Likya parkurunda yürümeye başlamıştık. İşaretlerde her hangi bir sıkıntı yoktu. Bir sonraki koya, Boncuk Koyu’na ulaştık ve yol bir anda kalabalıklaşmaya başladı. Çıralı tarafından gelen yürüyüşçülerle karşılaştık. Çıralı’dan günübirlik gelip Boncuk Koyu’nun tadını çıkartan ağırlıkla yabancı turistlerdi. Boncuk’tan sonra küçük bir koya daha uğruyorsunuz, sonrasında tekrar yükselip Çıralı’ya iniş yapıyorsunuz.

Genel anlamda bu parkur yükselip alçalıp bir koyla ödüllendirildiğiniz bir parkur. Fazlasıyla güzel ve eğlenceli. Bir ayağınız denizde, bir ayağınız ormanda. O kadar güzel yerlerden geçiyorsunuz ki o dik patikalar sizi yormuyor.

Tavsiyem bu parkuru ilkbaharda yürümeniz. Su kaynaklarına değinmeye çalıştım ama hiç riske girmeyin suyunuzu yanınızda taşıyın. Keyifli yürüyüşler...

Yazarın Likya Yolu'na dair diğer yazılarına aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.
 

Likya’nın Yatıkardıç Finike parkuru


Likya’nın en özel parkuru


Sarıbelen’den Hacıoğlan’a


Likya’nın Kalkan-Bezirgan-Sarıbelen parkuru


Likya’nın Karaöz Olympos parkuru


Kartpostallar diyarına yolculuk