Son zamanlarda benim için tatil demek yürüyüş demek anlamına gelmeye başladı. Bu yüzden bayram tatiline yürüyüş planladık. Karaöz’den başlayıp Olympos’da sonlanacak şekilde iki günlük bir Likya parkuru yürüyelim dedik. Aslında iki günde gelip geçilecek bir bölge değil, daha öncesinden bölgeye fazlaca ziyaretimiz olduğu için sadece parkuru yürüme planı yaptık. Tavsiyem zaman sıkıntınız yoksa üç-dört gün bölgenin tadını çıkarabilirsiniz.

*****

Bayram sabahının erken saatlerinde Karaöz’e doğru yola çıktık. Karaöz; Kumluca’ya bağlı seracılıkla uğraşan sessiz sakin küçük bir mevkii. Bölge daha çok Korsan Koyu ve Gelidonya Feneri sayesinde popüler bir yere dönüşmüştür. Tabi Likya Yolu yürüyüşçülerini de unutmamak lazım. Korsan’ın ben de özel bir yeri vardır. İlk kampımı Korsan Koyu’nda yapmıştım. O zamanlar çadır kurmak serbestti ama şuan yasak. Etrafında fazlasıyla kamping var. Bölgeyi daha önceden bildiğimiz için hiç vakit kaybetmeden Korsan Koyu’nu geçip arabayla gidebileceğimiz yere kadar gittik, yol toprak orman yolu… Biraz toprak yolda ilerleyip Gelidonya Feneri tabelasından patikaya daldık ve yükselmeye başladık. Fenere yaklaştıkça patika daha da dikleşti. Tahmini 40 dakika sonra Fenerdeydik.

*****

Fener, denizden 227 metre yüksekte bulunduğu için Türkiye kıyılarının en yüksek feneri olma özelliği taşıyor. Manzarası “Yok böyle bir manzara” dedirten cinsen, zaten 2007’de Türkiye’nin en güzel manzarası seçildi. Yani çıkarken yaşadığınız zorluğu, manzara unutturuyor. Biraz dinlenip fazla oyalanmadan devam ettik. Fenerin önünde Adrasan tabelası var. Fenerden Adrasan arası 12 km. Manzaranın büyüsüne kapılıp rotadan çıkmayın, sağdan tırmanışa devam. Adalar manzarası eşliğinde bu parkurun en sert çıkışını gerçekleştirdik. Yol boyunca yerli yabancı çok fazla yürüyüşçüyle karşılaştık. Deve Çiftliğinden Adrasan’a kadar olan yol düz ve toprak orman yolu.

*****

Adrasan’da ertesi günkü yürüyüşü düşünerek “Olympos” tabelasına çok yakın bir kamping tercih ettik. Ertesi gün Olympos tabelasının sağından, uzun bir süre evlerin yanından devam ettik. Burada işaret eksiği var, patikaya ulaşıncaya kadar Wikiloc’dan ilerledik. Hatta yanlış yöne giden yürüyüşçüler oldu. Sonrası Musa Dağı’na tırmanışımız başladı. Mis gibi çiçek kokuları eşliğinde tırmanışı bitirdiğimizde molamızı verdik ve inişe geçtik. Çok değişik ve sık bir patikadan, kıvrıla kıvrıla iniyorsunuz. Bugüne kadar görmediğim kadar sandal ağacı gördüm. Burası çok sık ve güzel işaretlenmiş ama fazlasıyla kaybolma riski taşıyor, geçtiğiniz her yer birbirine benziyor sürekli aynı yerden geçiyormuşuz hissi yaratıyor ve hiç bitmeyecekmiş gibi geliyor. Ama uzun bir inişin ardından Olympos gişelerine ulaşıyorsunuz.

BU PARKUR İÇİN UYARILAR VE TAVSİYELER

** Parkur içinde su kaynağı yok. O yüzden başlangıçlarda su tedarikinizi ona göre yapın. (Musa Dağı’nda suyu biten bir çiftle suyumuzu paylaştık)

** Parkur uzun, inişler ve çıkışlar yorucu olduğu için zor bir parkur. Kondisyon gerekiyor.

** Yolda eksik işaretlemeler mevcut kaybolmamak adına wikiloc kullanmanızı tavsiye ederim.

** Uzun iniş ve çıkışlardan dolayı bilekli, tabanlı bir ayakkabı seçmelisiniz.

** Musa Dağı’nın inişi; sandal ağacı ormanı çok sık olduğu için fazla gün ışığı almıyor zamanı iyi ayarlayın, karanlığa kalmayın.

Keyifli yürüyüşler…
 

Yazarın Likya Yolu'na dair diğer yazılarına aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.
 

Likya’nın Yatıkardıç Finike parkuru


Likya’nın en özel parkuru


Sarıbelen’den Hacıoğlan’a


Likya’nın Kalkan-Bezirgan-Sarıbelen parkuru


Likya’nın Tekirova-Çıralı parkuru


Kartpostallar diyarına yolculuk