Yıkım kolaydır, yapım zor... Bir dinamit patlatırsın mesela, yıkarsın koca dağı. Yerine getirebilir misin? Bir kibrit çakarsın, yakarsın ormanı. Aynı ormana sahip olabilmek için kaç ömür verirsin?

Ya güven?

"Son yıllardaki en güvendiğimiz (!) kurumca güven endeksi ölçülmüş. TÜİK Nisan Ekonomik Güven Endeksi; %102,2. Bu rakamın açıklaması (100 üstü olması sebebi ile) ekonomiye dair iyimser tahmin/ beklenti. Şiir gibi."

TÜİK’ i dinliyorum gözlerim kapalı. Başımda enflasyon rakamlarının sarhoşluğu, oturmuş düşünüyorum. Market etiketlerinin hoyrat bakışı, vitrinlerin tezgahların seyirlik halleri, ay sonunu getiremeyen dar gelirli, sokaklarda tedirgin bakışlar, çiftçinin besicinin hali, kur dengesizliği ve fonda usul usul çalan bir Ajda Pekkan melodisi...

Genç bir kızın pembe hayallere inanması gibi inanmak istiyorum. Oysa yıllar, yaşananlar bana dokunmuş. TÜİK semtime uğramamış, genç kalamamışım. TÜİK, aldatan bir eş gibi sanki. Ne demeli?

Diğer yanda elinde hakkın, hukukun, tarafsızlığın, adaletin simgesi terazisiyle adalet kadını Themis. Gözleri bağlı dinliyor Adalet Bakanı Bozdağ’ın sözlerini; "...Ya şampanya patlatıp bunu sabaha kadar kutlayanlar olacak ya da temiz alnını şükür için secdeye koyup Rabb'ine hamdedenler olacak...”

Şiddet, kadın cinayeti, çocuk istismarı ve tacizi, ihaleye fesatı, dolandırıcılığı, doğa tahribatı ve hatta katli, emeğin sömürüsü, mafyası, hırsızı, nefret yürüyüşleri, nefret, ötekileştirme, ayrıştırma, insan hakları ve daha niceleri... Düşünüyor; kaçı şarap içenlerin, alkoliklerin eseri ki? Kaç suçlunun suç anında mahallinde elinde yakalandı şarap kadehi? (Alkol güzellemesi değil niyetim lakin yine de düşünmeli) Kim ne içerse içsin kendi yaşamı. Benim kesemden mi yiyip içiyor? Özgürlük alanımı mı daraltıyor? Yaşamıma mı müdahale ediyor? Trafiğe falan da çıkmıyorsa hani, kimseye de zararı yoksa o zaman ben neden karışıyorum? Özel hayatıyla nedir derdim? Eski mahallelerimizdeki dedikoducu ve hatta kapı deliğinden, penceresinden komşusunu izleyen, başka işi olmayan insanlar gibi.

Ya din ve iman, bu suçları gizlemek için aksesuar yapılmışsa? Burada “Dengemi kaybettim, alkollüydüm” bahanesi bile yok. Şuurlu suçlar. Hepimizi etkiliyor, tüm ülkeyi. Mesele iyilikle kötülük, iyi insanla kötü insan olmak meselesi... Mesele hani şu sapkın bir bakışla cinselliğe bağlanan değil, gerçek anlamda ahlak, dürüstlük, adalet, vicdan meselesi. Peki sizce hangisi daha feci?

Bir geçimsizlik, bir anlaşmazlık, bir güvensizlik var ortada.

Şimdi büyük bir boşanma davası gündemde, 14 Mayıs duruşma tarihi. Tek celsede bitmesi arzusu var herkeste. Taraflar hazırlıkta, beklemede. Güven kuşu naiftir, çoktandır küskün zaten, sessizce giden bir kadın gibi, yok gibi. Almış umut bohçasını eline uçmak için sabırla bekliyor güvenli limanlara. Sadece bir bahar havası ve huzur beklediği...

Farklılıklarımızla bir arada, hep birlikte adalet, eşitlik, hak ve hukukla, özgürce, refah içinde yaşayacağımız, geleceğe güvenle bakacağımız aydınlık günler dilerim. Sevgi ve saygılarımla...