Bazı yerler vardır; anlatılmaz, illa gidip kendin görmen gerekir. Bazı sporlar vardır; sadece rekabet değildir, ruhunla mücadeledir. Salda Triatlonu tam da bu iki duyguyu aynı anda yaşattı bana. NASA’nın “Mars’a gidemiyorsanız Salda’ya gidin” demesi boşuna değil. Çünkü Salda Gölü sadece bir göl değil; başka bir gezegene açılan pencere gibi hem jeolojik yapısıyla hem de doğanın insana sunduğu o bembeyaz kumsalları ve maviyle yeşilin bin bir tonuyla...

Geçtiğimiz hafta sonu Salda’ya bir kez daha hayran olmakla kalmadım; spora, mücadeleye, dirence, disipline de yeniden saygı duydum. Triatlon izlemek başka bir tecrübe. Üç farklı disiplinin art arda yapıldığı, hem fiziksel hem zihinsel bir sınav. Yarışın bir galibi vardı elbette ama aslında finish çizgisinden geçmeyi başaran bütün sporcular kazandı. Çünkü triatlon bana göre madalya uğruna değil, kendine karşı yarışanların sporu.

Yüzme etabı başladığında gölün 20 derece suyu bile sporculara naz yapıyordu. Sodalı yapısı, alışıldık kaldırma kuvvetinin olmaması yüzücülere adeta “Kolaysa gel” dedi. Göl, kendi kurallarını koymuş gibiydi. Sudan çıkanların bisiklete ulaşabilmek için kat ettiği mesafe bile başlı başına bir etap gibiydi. Daha soluklanamadan bisikletle yola koyuldular. En çok zorlayan ise koşu etabıydı. Güçler tükenmiş, bacaklar bitmişti. Sıcak, gölgede bile yakıcıydı. Tankerle su sıkan görevliler bile bu çabayı yeterli kılamadı ama vazgeçmeyen o yüzler; bitkin fakat gururlu, yorulmuş ama kendinden memnun.

Bu yarış bana şunu bir kez daha gösterdi; triatlon sadece fiziksel bir mücadele değil, aynı zamanda karakter testi. Çünkü bu parkurları geçmek için sadece güçlü bacaklara, güçlü kollara değil, sağlam bir ruha da ihtiyaç var.

Üstelik yarış tamamen ücretsizdi. Bu dönemde, spora ulaşmanın bile maddi bedellere bağlı olduğu bir ortamda, böyle bir organizasyonun yapılması büyük iş. Fakat ne yazık ki kayıt olup gelmeyenlerin sayısı fazlaydı. Oysa bir organizasyonun bel kemiği, planlanan katılımdır. Buradan ufak bir ricada bulunmak istiyorum. Lütfen kayıt oluyorsanız gidin ya da gidemiyorsanız haber verin. Hem emeğe hem de başkalarının hakkına saygı açısından bu çok önemli. Bu sorunu ortadan kaldırmak için böyle organizasyonları ücretsiz değil ama ‘sosyal katkı’ şartıyla düzenleyebilirler. Örneğin bir fidan dikerek katılım sağlanabilir. Salda gibi doğa harikası bir yerde yarışırken doğaya katkı sunmak hiç fena olmaz.

Salda’da yüzmek belki bir spor performansıydı ama aslında doğaya, disipline ve dayanıklılığa karşı verilen saygılı bir selamdı. İzlemesi bile tarifsizdi, içinde olmak ise bir başka boyut olurdu. Umarım bu yarış gelenekselleşir ve ben de bir gün, sadece izleyen değil, start çizgisinde heyecanla bekleyenlerden biri olurum.

Çünkü bazı hayallerin yeri başka… Ve bazı göller, başka bir gezegene çıkıyor gibi hissettiriyor insana. Mars’a gidemiyorsak Salda’dan başlarız belki.