Antalya’da yaz mevsimi öyle bir noktaya gelir ki; ne deniz serinletir ne de akşam esintisi… Deniz suyu 32 dereceye çıkınca, denize girmekle sıcak duş almak arasında pek bir fark kalmaz. İşte o noktada insanın aklına tek bir şey düşer…

Ve arayış başlar.

Yıllardır bir arkadaşımız köydeki suyun soğuk olduğundan bahseder, her yaz da davet ederdi. Sıcaklık iyice bastırınca, bu teklif çok cazip geldi. Direksiyonu Manavgat’a, Değirmenözü Mahallesi’ne kırdık.

Antalya merkeze 120 kilometre, Köprülü Kanyon’a ise sadece 25 kilometre uzaklıkta. Kanyona defalarca gitmişim ama suyun nereden geldiğini hiç düşünmemişim. Meğer 25 kilometre daha ileride, sessiz sedasız duran bir kaynak varmış.

Köy; adını zamanında buradaki değirmenlerden ve ‘öz’ yani suyun çıktığı yerden alıyor. Yaklaşırken yol kenarında susam değirmenlerini görüyorsunuz. Manavgat’ın ‘altın susamı’ tescilli; tahini de parmak ısırtan cinsten. Köy öyle sakin ki, buram buram incir kokusu geliyor. Irmağın iki yanında evler sıralı; geçmişte yaşanan sel felaketleri nedeniyle yerleşim daha çok üst kısımlarda. Irmağa çınar ağaçları eşlik ediyor. Manzara büyüleyici. Burada çınara ‘kavak’ deniyor ve gövdeleri öyle iri ki, muhtemelen birkaç tanesi anıt ağaç olarak tescillenebilir.

Irmağın kenarındaki patikadan 2 kilometre yürüyüp suyun gözüne vardık. Bizi köy halkının ‘kutsal’ saydığı koca bir çınar karşıladı. Kaynaktan çıkan su öyle soğuk ki, girmenizle çıkmanız bir oluyor. Suya her atlayan çığlık çığlığa çıkıyor.

Dönüş yolunu ırmağın içinden yaptık. Bilek seviyesinden boyumuzu aşan derinliklere kadar değişen su, kimi yerde gölgeler arasında buz gibi, kimi yerde güneşin altında bile soğuk. En keyifli bölüm, gün ışığının zor ulaştığı, ağaçların tünel gibi sardığı serin kısımdı. İnsan orada hem üşüyor hem gülüyor; çocukluğuna geri dönüyor.

Değirmenözü, sadece suyun soğukluğuyla değil, sahip çıktığı doğasıyla da kıymetli. Balık tutmak yasak; çünkü burası doğal Gökkuşağı alabalığının yaşadığı bir koruma alanı. Köyde 7 değirmenden bahsettiler, hatta bir tanesinin kalıntıları ‘Gavur Evi’ diye anılan bölgede yer alıyor. Aziz Paul Yolu bu köyden geçiyor. Köyde incir ağaçları kadar nar ağaçları da dikkat çekiyor. Kaya mezarları da var. Bize soğuk su o kadar iyi geldi ki kalıntıları görme şansımız kalmadı.

Güzellikler her zaman emek istiyor, biraz da araştırma… Haritada bir köy adı olarak görünen Değirmenözü, aslında buz gibi suyu, çınar gölgeleri ve saklı hikayeleriyle bir hazinenin kapısını aralıyor. Yoluna düşen, sadece serinlemiyor; aynı zamanda doğanın cömertliğini ve sessizliğin değerini hatırlıyor. Doğa, kendini saklamayı iyi biliyor; yeter ki biz onu aramayı bilelim. Serinlemek sadece bedeni değil, ruhu da ferahlatıyor.