Ege ile İç Anadolu arasında köprü konumunda bulunan Simav, binlerce yıllık geçmişiyle Anadolu’nun önemli yerleşimlerinden biri olma özelliğini taşıyor. İlçe, yaklaşık 1.557 kilometrekarelik yüzölçümü ve 800 metreyi aşan rakımıyla hem stratejik hem de kültürel açıdan tarih boyunca öne çıktı. Arkeolojik bulgular, Simav ve çevresinde M.Ö. 4. bin yıldan itibaren yerleşim olduğunu gösteriyor. Antik çağda ‘Synaus’ ve ‘Ankyra’ olarak bilinen yerleşim merkezleri, Hitit, Frig ve Bizans dönemlerinde önemli birer stratejik nokta oldu. 1113’te Selçuklu kumandanı Emir Muhammet’in fethiyle bölge Türk hâkimiyetine girdi. 14. yüzyılda Germiyan Beyliği topraklarına katılan Simav, Germiyanoğlu Mehmet Bey’in 1327’de Katalan güçlerini yenmesiyle kesin olarak Türk yurdu haline geldi.
1381 yılında Süleyman Şah’ın kızı Devletşah Hatun’un Yıldırım Bayezid ile evlenmesi üzerine Simav, Osmanlı topraklarına çeyiz olarak katıldı. Bu dönemde Germiyan Veziri Babuk Bey’in yaptırdığı külliye, han ve hamam gibi yapılarla ilçe önemli bir ticaret merkezi konumuna yükseldi. Günümüzde Dokuzgöz Köprüsü gibi eserler, bu zengin mirasın izlerini yaşatıyor. 1867’de belediye teşkilatına kavuşan Simav, 1868’de ilçe statüsüne geçti. Kurtuluş Savaşı sırasında üç kez Yunan işgaline uğrayan ilçe, 5 Eylül 1922’de özgürlüğüne kavuştu. 1926’da açılan Osmanbey İlkokulu ise ilçenin ilk eğitim kurumlarından biri olarak tarihe geçti ve bugün müze olarak hizmet veriyor.
PEKİ, SİMAV İSMİ NEREDEN GELİYOR?
Simav adının, antik dönemdeki ‘Synaus’ isminden geldiği düşünülüyor. Araştırmacıların bir kısmı bu ismi eski Yunanca ‘syn’ (birlikte) ve ‘naus’ (gemi) kelimelerine bağlarken bazıları ise ilçenin göl ve akarsu zenginliği nedeniyle ‘su şehri’ anlamındaki yerel bir tanımdan türediğini belirtiyor. Yüzyıllar içinde Synaus, Sinaos ve Sımav olarak anılan ilçe, günümüzdeki ‘Simav’ adını aldı.