Ekonomik durum da devlet bütçesinin ve vatandaşın hali de ortada.

Sıradan vatandaşın olmayan bütçesi ile hepimizin bütçesi olan devlet bütçesine el veriyoruz malum dayanışmayla. Yetmez tabii ki. Yatırım bulmak, kaynak bulmak gerekli. Batıdan ses yok anlaşılan ya da kayda değer görülmedi kim bilir? AB’ye yüzümüzü dönmüşken tekrar, yine yatırım ve kaynak için döndük Körfez ülkelerine.

Yeni bir kelime öğrendim bu esnada.

Körfez ülkelerinin belirli ‘asset’leri alma durumu varmış.

Neyi? Assetleri... Varlık demekmiş assetin Türkçesi.

“Düşünüyorum, öyleyse varım” demiş vaktiyle Descartes.

Eyvah... Düşünebiliyorum gibi, o zaman biz de varlığız demek ki. Aldı mı bir telaş beni? Hiç düşünmesem yırtar mıyım ki?

Neyse ki bildiğim kadarı ile onlar da maddi değeri olan, kâr sağlayacak varlıklara yatırım yapar. Yine şimdilik kurtardık hadi iyi.

* * *

18 Temmuz akşamı Şule Aydın’ın Halk TV’de yayımlanan ‘Kayda Geçsin’ programında konular arasında Suriye vardı. Gezgin Fatih Koparan ve Şam muhabiri Sarkis Kassargian konuktu. Ülkedeki ekonomik koşullar, yaşam, yerel halkın düşünceleri, gözlemler ele alındı. Ağır ekonomik şartlar altında yaşayan halkın 50-60 yaş arasının özellikle ülkeye bağlılığı, bunun yanı sıra genç ve nitelikli insanların daha iyi yaşam koşulları için göç tercihi olduğu, öncelikle de kendilerine kültür ve dil açısından yakın olan Körfez ülkeleri ile Avrupa’nın tercihte ilk sıralarda yer aldığı programda dile getirildi. Türkiye var mı nitelikli insanların tercihinde? Eh, belki. Nitelikli göçmenlerin tercihi olarak görülmüyoruz anlaşılan. Kendi nitelikli insanlarımız da zaten başka yerlere göç etmiş veya göç yolunda. Peki ya sonra?

* * *

Meclisin hani şu canımızı yakan geçen vergi oylamasında vekil katılım, onay ve ret tablosu dolaşıyor sanalda.

Nerede bu vekiller acaba? Halen vatandaş ekmek derdindeyken bıraktım idealizmi, ideolojiyi, mecliste koltuk sahibisin madem, hani yani yüklü bir maaş da alıyorsun, bir görevin var. Maaşının hakkını ver hiç olmazsa. Saklambaç oyunu falan mı sandılar bu görevi acaba?

Hemen akabinde zaten, onlar tatilde...

Hoş zaten, şu meclis tatili hususunu ise hiç anlamamışımdır. Basit bir işletme mi bu?

Ülke olarak tatile mi giriyoruz? Haydi Türkiye tatile...

Kaldı ki basit bir esnaf bile tatil nedir bilmez hayatta. Derdi ekmektir esnafın. Meclisin derdi ise vatandaşın ve ülkenin derdi.

Esnaf; tatil yapma sen, ekmek derdine yan. Ülke bekler nasılsa. Vekiller tatil yapsın o zaman. Tuhaf, bunlar anlayamadığım işler...

Seçim zamanları sanırsın ki doğum günleri gibi özel günler.  Sadece o zamanlarda vekiller “halkla biriz, beraberiz” imajıyla sokaklarda boy gösterip gönül alırlar. Vatandaşı pohpohlama, akabinde vatandaşta da bir özgüven bir hava. Vatandaş sadece seçim süresi içinde değerlenir sanki ya. Peki sonra?

Benim vekilim benim sesim olmalı, adaleti, eşitliği, yaşamımı, özgürlüğü, demokrasiyi, hakkımı, hukukumu, bütçemi savunmalı. Benim gibi yaşamalı, beni anlamalı, benden olmalı. Bu bir oyun değil, tek kişilik veya birkaç kişilik gösteri ise hiç değil. Toparlanın artık vekiller, seçimlerle göreviniz sona ermedi, tersine yeni başladı. Duyun vatandaşın sesini. Unutmayın bu göreve siz talip oldunuz ve milletin onurlu bir payesidir bu paye. Ses olun vatandaşın sesine. Bırakın kendi seslerinizi dinlemeyi.

Adil, eşit, hak ve hukukla dolu, mümkünse refah içinde özgür yarınlar dilerim.

Sevgi ve saygılarımla.